Mostar’da ‘ikinci Endülüs’ tehlikesi

Balkanlardan Haberler
İçeriği Paylaş

Bosna-Hersek’in Mostar kentinde Hırvatların ”eşitliğe” dayanan kent yönetiminde, üstünlüğü kendi lehlerine çevirme girişimleri tehlikeli bir gerginlik oluşturdu.

Bosna-Hersek’te 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaşta özellikle Boşnaklar ve Hırvatlar arasında çıkan çatışmalara sahne olan tarihi Mostar kentini, Hırvatların yaşadığı bir ”merkez” haline getirme yönünde yürütülen ”gizli ve planlı” çalışmalar bu bölgede yaşayan Boşnakların ciddi tepkisine neden oluyor.

Ülkedeki Hırvatların partilerinin genel merkezlerinin, sendikalarının ve basının merkezi konumunda olan Mostar’da, kentin en hakim noktası Hun Dağı’na dikilen dev haç ve batılıların desteğiyle yaptırılan, 100 metre kulesi bulunan katedralle kentin bir bakıma silueti bozuldu. Hırvatlar şimdi de Boşnak ve Hırvatların ”eşit” olarak temsil edildiği kent yönetimini kendi lehlerine değiştirmek için çalışma yürütüyor.

”MOSTAR’DA GERİLİME YOL AÇAN SÜREÇ”

Mostar’da savaşın bitiminin ardından 3’ü Boşnaklara ait 6 belediye haline gelen kentteki bu yapıya son vermek, şehirdeki etnik gerginliği gidermek amacıyla eski AB Bosna-Hersek Yüksek Temsilcisi Paddy Ashdown, 2004 yılında “Mostar’ın Dayton’u” olarak adlandırılabilecek 55 maddeli, “Mostar’ın Statüsü” adlı bir düzenleme yaptı. Bu düzenlemeyle Mostar tek belediye haline getirildi, icranın başı belediye başkanı, yasama organı ise şehir konseyi olarak belirlendi.

Ashdown’un hazırladığı bu statü, 2004 yılından bu yana şehir konseyinde Hırvatların karşı gelmesi nedeniyle oylanıp kabul edilmedi. Bu statü kabul edilmediği için, kentte birçok şey kilitlendi ve adeta ”dondurulmuş” bir şekilde bekliyor.

Hırvat ve Boşnaklara yönetimde eşit haklar tanıyan bu statüye karşı çıkan Hırvatlar, geçen yıl Ashdown’un hazırladığı bu statünün iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Mahkeme verdiği kararda, ”seçim yasası” başta olmak üzere, statünün bazı bölümlerinin Anayasaya uygun olmadığına karar verdi.

Bu karar üzerine Hırvatlar, eşit temsile dayanan seçim yasasının değiştirilmesi için girişimlerini son aylarda yoğunlaştırdı.

”SEÇİM YASASI DEĞİŞİRSE BOŞNAKLARIN YÖNETİMDE ETKİSİ AZALACAK”

Savaş öncesinde nüfusun çoğunluğu Boşnak olan kentte, özellikle savaştan sonra kentin demografik yapısı Hırvatların lehine değişti. Savaş zamanında kenti terk etmek zorunda kalan Boşnakların çoğunluğunun ekonomik koşullar nedeniyle Mostar’a dönmemesi, Orta Bosna’dan gelen Hırvatların bu kente yerleştirilmesiyle Hırvat nüfus çoğunluk hale geldi.

Boşnak yetkililer, seçim yasasının değişmesiyle yönetimin tamamen Hırvatların eline geçeceğini ve kendilerinde Hersek bölgesinin diğer kentlerinde olduğu gibi ”söz hakkı” tanınmayacağını ileri sürüyor. Bu durumun da Boşnak nüfusun Mostar’dan göç etmesine neden olacağını savunan Boşnak yetkililer, ”Bu şekilde de Hersek bölgesinin tamamen Hırvatların egemen olduğu bir bölge haline geleceğini” iddia ediyor.

Mostar Müftüsü Seyid Smaykiç, Mostar’daki son duruma dikkati çekmek amacıyla geçen hafta kamuoyuna bir mektup yazdı. Müftü Smaykiç, mektubunda İspanya’da 15. yüzyılda Müslümanların başına gelen durumun bir benzerinin 21. yüzyılda Mostar’da yaşanma ihtimali bulunduğuna dikkati çekti.

Kamuoyunda büyük ses getiren mektubun ardından Mostar’daki yetkililer, kentte yaşanan son gelişmeleri değerlendirdi ve Türk yetkililerden bu konuya daha duyarlı olmaları istendi.

”MOSTAR’I SAVAŞ ZAMANINDA SAVUNANLAR HALA HAYATTA”

Mostar Müftüsü Smaykiç, mektubu Hersek bölgesinde ve özellikle de Mostar’da yaşayan Müslümanların durumundan duyduğu endişe nedeniyle kaleme aldığını belirtti.

Hersek bölgesinde daha önce Boşnak nüfusun yoğun olduğu Stolac, Çaplyina, Ljubuşki, Prozor, Livno Duvno ve Glamoç gibi kentlerde yapılan ”etnik temizlikten” sonra Hırvatların belediyelerde yönetimleri ele geçirdiğine işaret eden Smaykiç, şimdi sıranın Mostar’a gelmesinden korktuğunu söyledi.

Seyid Smaykiç, Hersek’in Stolac, Çaplyina, Ljubuşki, Prozor, Livno Duvno ve Glamoç gibi kentlerinde yaşayan az sayıda Boşnak’ın büyük zorluklar altında yaşam mücadelesi verdiğine işaret ederek, şöyle konuştu:

”Savaş zamanında Hırvatlarca Livno’da yıkılan tarihi Çurçinica Camisi’nin yeniden yapılması için çalışma başlattık. Bunun üzerine bu camiyi yıkan Hırvatlar, ayaklandı ve yıkılan camiyi yapmamıza engel oldular. Bu bölgede böylesi ve benzer durumların sayısı çoktur. İş imkanı, sağlık hizmetlerinin kullanılması, dini ve insan hakları bu bölgede hep Boşnakların aleyhine işletiliyor. Bu durum güya ‘Boşnakların yoğunlukta olduğu’ Federasyon bölgesinde oluyor. Şimdi ise sıra Mostar’a geliyor. Mostar, Hırvatların bölgedeki merkez şehri hale getirilmek isteniyor.”

Mostar’ın Hırvatların bölgedeki merkezi haline getirilmesine izin vermeyeceklerini ifade eden Smaykiç, ”Onlar, Mostar’ı savunan bizlerin hala yaşadığımızı unutuyor. Bunu sahip oldukları bütün savaş makineleri ve Hırvatistan desteği ile yapamadılar. Şimdi de uluslararası topluluğun da desteğini alarak hayata geçirmeye çalışıyorlar” dedi.

Mostar’da 2004 yılına kadar 3 Boşnak, 3 Hırvat belediye bulunduğunu anımsatan Smaykiç, ancak bu belediyelerin uluslararası topluluğun isteği doğrultusunda kapatılıp tek bir belediye haline getirildiğini anımsattı.

Müftü Smaykiç, sözlerine şöyle devam etti:

”Biz bunu zor bir şekilde kabul ettik. Hırvatlar ise bunu seve seve kabul etti. Biz o dönemde bir tuzak kurmalarından, bütün bunların arkasında gizli bir planın bulunmasından çekindik. Yüksek Temsilci Paddy Ashdown’un getirdiği bu statünün hayata geçirilmesi için uluslararası topluluk bugüne kadar hiçbir şey yapmadı. Zamanında eğitim, üniversite, enerji ve diğer kamu alanlarında her şeyin ortak olacağı konuşuldu. Fakat bu statünün üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen hiçbir şey hayata geçmedi. Boşnaklar devletin bütünlüğü için ortak bir şehri samimi bir şekilde istedi, ancak karşılığını bulamadı.”

”ULUSLARARASI TOPLUMA ELEŞTİRİ”

”Uluslararası topluluk, Hırvatlar için gizlice çalıştı” diyen Müftü Smaykiç, şunları dile getirdi:

”Bütün yatırımlar şehirde Hırvatların yaşadığı bölgelere yapıldı. Hırvatların yaşadığı bölgeler rengarenk ve gelişmiş iken, Boşnakların yaşadığı yerlerin durumu ortada. Bizim belediyeler kapatılmadan önce Boşnakların yaşadıkları bölgelere belli hizmetleri getiriyordu. Biz bundan da mahrum edildik.
Şu anda da Hırvatlar, kendilerinin iki elle sarıldığı statünün değiştirilmesi için girişimde bulunuyor. Neden- Çünkü Şehir Konseyi’nde iktidarın tamamına sahip değiller. Şimdi ise 6 seçim biriminden 1 seçim birimi yapalım diyorlar. Çünkü ‘şimdi daha çoğunluktayız’ diyorlar. Neden daha çoklar- Çünkü 20 bin Boşnak’ı sürdüler, yerine 20 bin Hırvat getirdiler. Yani Hırvat nüfus şu an çoğunlukta, fakat savaş öncesinde biz çoğunluktuk. Şimdi de ‘bir kişi bir oy’ sistemini istiyorlar ve Mostar kentinde tamamen iktidar olacaklar.

Yani onların düşüncelerine göre Stolac ve Livno’da olduğu gibi kararları hiç etkilememizi istemiyorlar. Bu girişimin felsefesi bu. Uluslararası topluluk maalesef onları bu girişimde desteklemeye hazır ve savaşta onca şey yaşayan Boşnaklar için yine zulüm yapılmasını desteklerler. Uluslararası adalet kuruluşları, demokrasiyi temsil eden uluslararası topluluk, Hırvatları memnun tutmak için onlara da bir şey vermek için çalışıyor. Bu durum uluslararası topluluğun ayıbıdır. Ancak bu huzursuzluk getirir. Bu durum sadece Mostar’da değil, diğer yerlerde de gerginliğe yol açar.”

Türkiye’nin Bosna-Hersek’te Barış Sağlama Konseyi’nin (PIC) üyesi olduğunu ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun bu ülkeye büyük önem verdiğinin altını çizen Smaykiç, ”Mostar’ı seven dostum, makam odasında Mostar Köprüsü’nün resmi olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bu gelişmeleri duyunca, Boşnakların medeniyet değerlerinin korunması için çalışacağından ve etkilerini bu yönde kullanacağından eminim” dedi.

Reis-ul Ulema Dr. Ceriç: Hırvatlar, Mostar’da ‘1 oy, 1 insan’ sistemini uygulamak istiyor. O zaman biz de ‘Bosna’nın tamamında bu sistemi uygulayalım’ dediğimizde, ülkede çoğunluk olan millet Boşnaklar olduğu için bunu kabul etmiyorlar.

Bosna-Hersek’in Mostar kentinde Hırvatların ”eşitliğe” dayanan kent yönetiminde üstünlüğü, kendi lehlerine çevirme yönünde girişimlerine Boşnak yetkililer sert tepki gösterdi.

Kentteki “yasama organı” olan Şehir Konseyi’nin Başkanı Murat Çoriç, Mostar’daki durumu daha iyi anlamak için 15 yıl öncesi yaşananların göz önünde bulundurulmasını istedi.

Çoviç, ”Mostar, Bosna savaşında iki savaş yaşadı. 1992’de Sırp ordusuyla savaştık, ancak 1993’te Hırvat ve Boşnak orduları birbiriyle çatışmaya başladı. Bu olaylardan dolayı 1992 ve 1993 yıllarında Mostar idaresi tamamen çöktü ve o nedenden dolayı Mostar şehri ikiye bölündü” dedi.

Mostar Statüsü’nün, 2004 yılında getirilene kadar, kentte 3 ”Boşnak” ve 3 ”Hırvat” olmak üzere 6 belediye bulunduğuna işaret eden Çoviç, şöyle konuştu:

”Uluslararası toplum, bunun kaldırılmasını ve tek belediye ile kentin yönetilmesini istedi. O zaman Hırvat partiler bunu destekledi ve devamında ‘bir oy, bir insan’ sistemine geçmek istiyorlardı. Ancak Mostarlı Boşnaklar, bu sisteme karşı çıktı. Çünkü savaştan sonra şehrin demeografik yapısı değişti. Bu nedenlerden dolayı Boşnak partiler, 2003 yılında belediyelerin kapatılmasını reddetti.

Ancak 2004’te Yüksek Temsilci Paddy Ashdown, bu yasayı empoze etti. AB ve dünya yasalarında tanınmayan bir şekilde, demokratik haklara sahip olan Boşnak vatandaşların rızası olmadan, çoğunlukta oldukları 3 belediye kapatıldı. Halk oylanmasında belediyelerin kalması için halkın yüzde 99’u ‘evet’ dedi, ancak Yüksek Temsilci bunları gözönünde bulundurmadı.”

Hırvatların şimdi de ‘bir oy, bir insan’ sistemini Mostar’da hayata geçirmek için girişimde bulunduklarına dikkati çeken Çoviç, şöyle devam etti:

”Hırvatlar, Anayasa Mahkemesi’ne isteklerinin gerçekleşmesi için başvurdu. Mahkeme, seçim yasası ve Mostar Statüsü’nün bazı bölümlerinin Anayasaya uygun olmadığını tespit etti. Bize göre mahkeme, siyasi bir karar verdi. Şimdi Hırvatların istediği tek tek olma yolunda. Bize göre uluslararası topluluk Mostar halkını kandırdı ve bir etnik topluluğun üstünlüğünü sağladı. Eşitlik yerine, eşitsizlik yarattılar.”
Boşnakların şu anda ”Mostar’ın Statüsü”nün değiştirilmesini istemediklerini vurgulayan Çoviç, ”Biz sadece bu statünün tamamen, son kelimesine kadar uygulanmasını istiyoruz. Eşitlik istiyoruz. Aksi takdirde eskiden olduğu gibi 6 belediyenin yeniden kurulmasını istiyoruz.”

Statünün değişmesi ve Hırvatların istediğinin gerçekleşmesi halinde Mostar’da bir daha belediye başkanının Boşnak olamayacağına işaret eden Çoviç, bu durumda Boşnaklar aleyhine atılacak adımların bir daha engellenemeyeceğini ve bu durumda kentten Boşnakların göçe zorlanacağını vurguladı.

Çoviç, Mostar’daki gelişmeler konusunda Türk yetkilileri bilgilendirdiklerini de ifade ederek, ”Türk diplomatlarla görüşmelerimizde statünün değişmesine izin vermemelerini talep ediyoruz. Çünkü bu durum ayrımcılık ve çatışmaya yol açabilir. Mostar, barışçıl yollarla Hırvatların yönetimde çoğunlukta olacağı bir merkez olamaz. Bu düşünce hiç kimsenin yararına olmayacak çatışmalarla hayata geçirilebilir” dedi.

Mostar’ın ”Hersek’in başkenti” sayıldığına da dikkati çeken Çoviç, bu kentte Boşnakların azınlık hale getirilip, yönetimden uzaklaştırılmasının bölgenin tamamının kaybedilmesi anlamı taşıdığına işaret etti.

REİS-UL ULEMA DR. CERİÇ’İN GÖRÜŞLERİ

Müftü Seyid Smaykiç’in Mostar’la ilgili mektubunu ülkedeki tüm camilerde geçen hafta Cuma hutbesinde okutturan Reis-ul Ulema Dr. Mustafa Ceriç de Müftü Smaykiç’in endişelerine kendisinin de katıldığını vurguladı.

Eski Yüksek Temsilci Ashdown’un Mostar’ın birleştirilmesi amacıyla hazırladığı ”Statü”ye o zaman kendisinin destek verdiğini ve o dönem Mostar’daki Boşnakları ikna için çok çaba harcadığını ifade eden Ceriç, şöyle konuştu:

”Maalesef, bu statü uygulanmadı. Hırvatlar şimdi bu statüyü kaldırmak istiyor ve Boşnakları yine dezavantajlı hale getirmeye çalışıyor. Hırvatlar, Mostar’da ‘1 oy, 1 insan’ sistemini uygulamak istiyor. O zaman biz de ‘Bosna’nın tamamında bu sistemi uygulayalım’ dediğimizde bunu kabul etmiyorlar. Bakın, Bosna Hersek’in nasıl bir paradoks olduğu ortada. Çoğul olamayan çoğulu yönetemez. Bosna-Hersek’te çoğunlukta olan millet Boşnaklardır. Boşnaklar burayı yönetmeli ve diğerlerine bütün haklarını sağlamalı. Bu uluslararası bir prensip, bunu Güney Afrika kabul etmiyordu ve Mandela’nın liderliğindeki mücadelenin ardından çoğulluk prensibi kabul edildi. Bosna-Hersek’te belki hızlı gelişmez ama bu prensip kabul edilecek.”

Türkiye’nin Balkanlara daha da çok odaklanmasını ve Boşnaklarla fikir alış verişinde bulunmasını isteyen Dr. Ceriç, ”Türk diplomasisi burada daha çok aktif olmalı. Çünkü Bosna-Hersek’teki Barışı Uygulama Konseyi’nde İslam Konferansı Teşkilatı’nın 53 üyesini temsil ediyor” dedi.

”MOSTARSIZ BOSNA-HERSEK DE YOKTUR”

Bosna-Hersek’in en ünlü bilim adamı tarihçi Ord. Prof. Dr. Muhammed Filipoviç de çok kültürlü bir Mostar olmadan Bosna-Hersek’in de olmayacağına dikkati çekti.

Filipoviç, şöyle konuştu:

”Hırvatların kendilerine ait entiteleri yoksa Boşnakların da yoktur. Mostar statüsünün değişiklikleriyle yavaşça üçüncü entiteye kapı açılıyor. Mostar kenti, yüzlerce yıl Bosna- Hersek’in manevi merkeziydi ve Mostarsız Bosna Hersek de yoktur. Şehrin üzerinde dikilen haçı bir akbabaya benzetebilirm. Bu, kentin üzerinde bekleyen akbaba, yarı ölü avının ölmesini bekliyor, öldüğü anda iner ve işini bitirir.”

İZZETBEGOVİÇ’İN GÖRÜŞLERİ

Bosna-Hersek Üçlü Devlet Başkanlığı Konseyi’nin Boşnak üyesi Bakir İzzetbegoviç de bir süre önce Mostar Müftüsü Seyid Smaykiç’in kaleme aldığı ve kamuoyuna açıkladığı mektubu değerlendirmişti.
”Kentteki Boşnak halkın zorla göç ettirilmesi ve bu göçün Endülüs halkının İspanya’dan sürülmesine benzeyeceği” şeklinde endişelerini taşıyan mektubuyla ilgili İzzetbegoviç, ülkenin Hersek bölgesindeki Boşnakların savaş zamanında zor günler yaşadıklarını anımsatmıştı.

Sırpların Srebrenitsa ve Bosna-Hersek genelinde yaptığı gibi, Bosnalı Hırvatların ordusu ”Hırvat Savunma Konseyi”nin de (HVO) Hersek bölgesinde benzer katliamlar gerçekleştirdiğine işaret eden İzzetbegoviç, şu görüşleri dile getirmişti:

”HVO milisleri saldırılarında camileri yıktı, toplama kampları kurdu, Mostar Köprüsü’nü ve kentin yarısını yıkıp yaktı. Savaş sonrasında ise Hırvatlar, Mostar kentindeki şehre hakim tepeye haç diktiler. Ayrıca HVO’nun savaş zamanında yıktığı bazı camileri son günlerde yeniden yapmamızı yasaklamaya çalışıyorlar. Aynı zamanda Müslümanlara karşı provokasyonlar yapılıyor, camideki imamlara saldırılıyor ve bunun da dozunu kaçırıyorlar. Müftü Smaykiç, yazdığı mektupla haklıdır. Bosna-Hersek’teki radikal Hırvatlara da böyle şeyler yapmamaları ve durmaları gerektiği yönünde mesajlar göndermemiz gerekecek.”

Kaynak: AA


İçeriği Paylaş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.