Türkiye’de yaşayan Boşnakların, diğer Balkan halklarından çok daha dindar oldukları bilinen bir gerçektir. Bu din düşkünlüğü, bazılarında sofuluk boyutlarına çıkmıştır. Bu konuda bir Boşnak kardeşimizin ağzından söylenmiş bir cümle, bu aşırı din düşkünlüğü konusunda haklı çıkarıyor Boşnakları benim nezdim de. Şöyle demişti: “Siz, Türkiye’de yüzünüzü Batı’ya dönüp istediğiniz reformları ve yenilikleri yapacak kadar güçlüsünüz. Bu yenilikleri yaparken, Batı’ya istenilen mesafede durup, arkanıza İslam felsefesini de arzu ettiğiniz oranda alma şansınız coğrafi olarak var. Biz, Slav kökenli Müslümanlar olarak, Hıristiyan Slavlar tarafından çepeçevre kuşatılmış durumdayız ve sizlerden yüz kat daha fazla nefret ediliyoruz. Bir an olsun İslam bilinci ve adetlerinden koparsak hayatta kalma şansımız olmaz.”
Gerçi bu fikir, Türkiye’ye yerleşen Boşnaklar tarafından doğru bir süzgeçten geçirilemediği için, bu kitleleri hem kendi içinde kapalı hem de gerici kitleler haline getiriyor.
Makedonya göçmenleri ise apayrı bir mevzu Türkiye’de. Rahatına çok düşkün, siyasi fikirlere pek rağbet etmeyen, küçük bir kısmı hariç çok rahat ve açık olan bu insanlar aslında tam bir karmaşalar. Ortak özellikleri ise tekrar edersek rahatlarına aşırı düşkün olmaları. Fakiri de zengini de hemen hemen aynı. Kişisel ve sosyal hayatlarında sürekli birbirleriyle yarış içindeler. Kimisi aşırı dindar, kimisi sosyalist, kimisi milliyetçi ama hepsi pasifist. Kendilerine dokunulmadığı sürece mücadeleyi pek sevmeyen bir karakterleri var. Makedonya’dan göç ettikleri zamanlardaki iktisadi ve sosyal dengeleri aynen devam ediyor. Zengini hala zengin, fakiri hala fakir. Zaten ne Makedonya’da ne de Türkiye’de bir araya gelme becerisini oluşturmayı başaramamalarının sebebi de bu.
Türkiye’de yaşayan Arnavutlar ise birbirlerine son derece bağlılar. Şu anda etkilerini arttıran genç Arnavutlar, Türk milliyetçiliği, Arnavut milliyetçiliği ve muhafazakarlığı aynı potada eritip başarılı bir bakış açısı yakalamayı başarmış durumdalar. Tüm gelenek ve göreneklerini aynen devam ettirmeyi başararak kimliklerini sıkı sıkı koruyorlar. Ben şahsım adına gurur duyuyorum kendileriyle.
Batı Trakya ve Trakya insanı mı ? Onlar hep aynı. Benim insanım hala suya sabuna dokunmayı reddediyor. Ama merak edip eleştirmekten de geri kalamıyorum. “Acaba nereye kadar bu kayıtsızlığınız ?”
Barış Koşucu