Köye girer girmez gözümüze çarpan rengarenk, cıvıl cıvıl kıyafetler içindeki köy kadınları, taşlar arasından çıkan gelincikler gibi duruyorlar adeta… Son zamanlarda Türkiye’den büyük destek görmüşler. Evlerine su bağlanmış, yıllaaaar yıllar sonra…
Alikoç Köyü Muhtarı Yusuf Alios “Bizim ana vatanımız Türkiye. Köyümüzden birkaç erkek toplanıp, Çanakkale’yi ziyarete geleceğiz” dedi. Köylülerin en büyük sıkıntılarından biri, maddi durumlarının yetersizliği yüzünden Kur’an-ı Kerim olan evlerin azlığı.
Burası Makedonya Radoviç’e bağlı Alikoç Köyü… Alikoç Köyü, bundan 600 yıl önce bu topraklara yerleşen insanların oluşturduğu bir Yörük Köyü. Köye ilk girdiğimizde, cıvıl cıvıl, rengarenk kıyafetler dikkatimizi çekiyor. Bir süre sonra, sadece bir ailenin değil, yediden yetmişe tüm köy halkının canlı renklerle bezenmiş kıyafetler içerisinde olduğunu görmek çok ilginç geliyor insana. Özenle seçilmiş, herkese aynı kıyafetler giydirilmiş, bir film setinin ya da bir masal köyünün ortasındaymışız gibi… Kırmızı, pembe, sarı, mor, yeşil… Canlı, cıvıl cıvıl renkler. Bu rengarenk kıyafetlerle birlikte onları tütün yapraklarının içinde görmek, mükemmel bir göz zevki gerçekten. Bu rengarenk olma sebebini biraz araştırınca, Yörük ağabeyler ve ablalarla konuşunca, işin iç yüzü çıkıyor ortaya.
KÖKLERİ KARAMAN’A DAYANIYOR
Köyün geçmişi, 14. Yüzyılda, Türkiye’den, Karaman’dan giden Yörük Türkleri’ne dayanıyor. Osmanlı Devleti, Balkanları Yıldırım Beyazıt zamanında fethedince, Yörük Türkmenlerini getirip yerleştirmiş buraya. Onlar da o zamandan bu zamana kültürlerini korumuşlar, tüm gelenek ve göreneklerini yaşatmışlar.
Aslında bu rengarenk kumaşlar, her ne kadar son 20 yılın kumaşları olsa da, temelinde, rengini doğanın her renginden alan Yörüklerin kıyafetlerindeki renklerden aldığını söylemek mümkün. Türkiye’de Yörüklerin, hayvanların yünlerini farklı otlarla kaynatarak, rengarenk oluşturdukları iplerle kıyafetlerini oluşturmaları geliyor insanın aklına. İşte o renkler şimdi kumaş değiştirdi. Satılığa çıkmış kumaşlar onlara da ulaşınca, bu kadar işin arasında “Hayır” diyemediler onlara tabi. Alikoç Köyü Muhtarı Yusuf Alios, çok değil bundan 20 yıl önce, İstanbul’dan köylerine gelerek kumaş satan satıcılardan bu kumaşları aldıklarını söyledi. O zamandan bu zamana köydeki hanımların, belirli aralıklarla köye gelen satıcılardan hep aynı renk ve kumaşları satın aldıklarını anlatan Alikoç Köyü Muhtarı Yusuf Alios, şunları kaydetti: “Bize ulaşabildiği kadarıyla, televizyondan ve modern olan pek çok şeyden etkilendik tabi. Hanımlarımızın giydiği bu rengarenk kıyafetler, son 20 yıldan beri giyilen kıyafetler. Asıl kıyafetlerimiz, tamamı el işi olan kıyafetlerimizdir. Hanımlarımız bundan 20 yıl öncesine kadar, günlük hayatta da kendi el emekleri olan kıyafetleri giyerlerdi. Tamamı el işi olan kıyafetlerimiz sandıklarda özenle saklanır, sadece düğünlerde çıkarılıp giyilir. Düğünlerde burası daha başka olur. Şimdi gördüğünüz bu rengarenk kıyafetler, bize Türkiye’den geliyor. Hanımlarımız, hep aynı tarz renk ve kumaşları seçiyorlar.”
TAŞLAR ARASINDAN ÇIKMIŞ GELİNCİKLER GİBİLER
Bir süre sonra, Radoviç ile İştip arasında yaklaşık on beş tane Yörük köyünde de tıpkı Alikoç Köyü’nde yaşayanlar gibi, rengarenk giyinen Yörüklerin yaşadığını öğreniyoruz. Plackovica Dağları’nda yaşayan bu Yörükler, Yörük geleneklerini her açıdan sürdürmeye çalışıyorlar. Tüm imkansızlıklar içinde, yüzyıllardır yörük geleneklerini sürdürmeye çalışmaları, insanı hayran bırakıyor onlara.
Köylü kadınlar, genç kızlar ve çocuklar bir evin etrafında bir araya geldiklerinde, taşlar arasından çıkan gelincikler gibi oluyorlar. Diz ölçüsünde giyilen geniş bir elbiseyi, altında geniş basmadan yapılmış, pijema-şalvar arasında bir altlık tamamlıyor. Bu rengarenk kıyafetler içinde hem şıklıkları tamamlanıyor, hem de kıyafetlerin geniş kesimli olmaları nedeniyle tarlada ve hayvanlarla uğraşırken daha rahat çalışmış oluyorlar.
Kıyafetlerin daha da gösterişli olmaları için çeşit çeşit çareler aranmış. Acem şallarının üstündeki desenleri pullarla işliyorlar, onun etrafına bir sıra dört parmak tül geçiriyorlar, tülün üstüne yine aynı kalınlıkta rengarenk boncukları döşüyorlar. Bununla da yetinmeyip, yine aynı kumaşın uçlarına boncuklar sarkıtıyorlar, o boncuklara da altın süsü vermek amacıyla son işlem olarak, sarı metaller takıyorlar. Hal böyle olunca ortada acem şalı yerine bambaşka, parlak, pullarla süslenmiş bir örtü çıkıveriyor ortaya.
Buradaki Yörük kadınlarının baş bağlama şekilleri, Konya’nın farklı bölgelerindeki baş bağlama ve baş süsleme şekilleriyle de çok büyük benzerlikler gösteriyor. Baş kısmının önünden ve yanlardan, dümdüz kesilmiş, ve gösterilmiş saçların üstüne, yarı bağlanmış başörtüleri yer alıyor. Başörtülerin etrafında da yine çarpıcı başka bir renkle, çoğunlukla “Şeker pembe” diye tarif edebileceğimiz renkli bir iple örülmüş, basit ama çarpıcı dantel örnekleri… Renkli boncuklarla süslenmiş rengarenk eşarplar…
“ÇANAKKALE ŞEHİTLİĞİ’Nİ ZİYARETE GELECEĞİZ”
Hayvancılık yaparak geçimini sağlayan Alikoç Köyü Yörükleri, her ne kadar yaşama şartları zor olsa da kendi yaşam tarzları içinde oldukça mutlu görünüyorlar. Alikoç Köyü Yörükleri, peynirlerini, yoğurtlarını, ayranlarını kendileri yapıyor, sebze ve meyvelerini kendileri yetiştiriyor, tütüncülükle uğraşıyorlar.
Köylülerin yüzlerinden gülücük eksik olmuyor. Son zamanlarda TİKA (T.C Başbakanlık Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) desteğiyle evlerine su bağlanan köylülerin yüzü daha çok güldü. Alikoç Köyü Muhtarı Yusuf Alios, atalarının Türkiye’den geldiğini hiçbir zaman unutmadıklarını, unutturmayacaklarını sözlerine ekleyerek, “Biz bugünlerde köyden birkaç arkadaşımızla birlikte Çanakkale’ye gelip, oradaki şehitliği ziyaret etmek istiyoruz” dedi.
KUR’AN-I KERİM ve ELİFBA İHTİYAÇLARI ÇOK FAZLA
Doğu Makedonya’nın pek çok Yörük köyünde ama özellikle de Alikoç Köyü’nde geçim sıkıntısı yaşandığı için, Kur’an-ı Kerim ve Elifba alma şansları çok düşük. Makedonya merkezde de aslında aynı sorunlar mevcut. Bölgede işletmecilik yapan kişilerle yaptığımız sohbetlerimizde, gelir düzeyinin çok düşük olduğunu söylediler. Öte yandan Alikoç Köyü Muhtarı Yusuf Alios,“Köydeki 100 hanenin en fazla 5 tanesinde Kur’an-ı Kerim vardır” dedi.
Şermin Çetinkaya’nın haberi
Fotoğraflar: Mehmet Yıldız
Haber7