Uluslararası Azınlık Araştırmaları ve Kültürlerarası İlişkiler Merkezi (IMIR) Bulgaristan’daki Türk çocuklarının eğitim sorunlarını araştırdı. Antonina Jelyazkova, Orlin Avramov, Maya Koseva ve Lübomir Petkaşev’in çalışması, alan araştırması olup okul öncesi ile okul eğitimi kanun tasarısına ilişkin analiz ve tavsiyeler içermektedir. Bulgaristan’da Türkçe ve Türk dili eğitimi ile ilgili kapsamlı çalışmaların olmaması üzücü olsa da bu araştırmanın sonuçları bizi bazı gerçeklerle yüzleştirip harekete geçmemize vesile olması temennisiyle araştırmayı özet olarak dikkatinize sunuyoruz.
Önsöz
Anadilinde eğitim hakkı, 80’li yılların sonunda ve 90’lı yılların başında demokratik ve liberal görüşlü insanların en önemli başarılarından biridir. Bu nedenle araştırmacıların, son 15 yılda Türkçe dil eğitimine ilginin neden belirgin bir şekilde azaldığını ve 2012 yılında toplumun artık Avrupa standartlarını kabul ettiği ve anadilin öğrenilmesi konusunda tamamen rahat olduğu bir dönemde bu temel hakkının azınlıklar tarafından neden etkin bir şekilde uygulanmadığı sorularının cevabını bulması gerekiyordu.
Anadil eğitimi ile ilgili Anayasa düzenlemeleri:
Bulgaristan Cumhuriyeti Anayasası ile Bulgar dili, ülkenin resmi dili olarak belirlenmiştir(Anayasa’nın 3’ncü maddesi). Anayasa aynı zamanda anadili Bulgarca olmayan vatandaşların, zorunlu Bulgarca dilinin yanısıra kendi anadillerini öğrenme ve kullanma hakkını taahhüt ediyor(36’ncı madde). Eğitim hakkı da anayasa ile düzenlenmiştir. Eğitim 16 yaşına kadar zorunlu olup devlet ile belediyelere ait okullarda ücretsizdir. Özel okullarının açılması da öngörülmüştür. Devletin belirlediği kriterlere uygun olması halinde özel okullarda da anadilde eğitim verilebilir(53’ncü madde). Anayasanın 54’ncü maddesi ise her bir bireyin, etnik mensubiyetine göre kültürünü geliştirme hakkını garanti etmektedir.
Araştırma sonuçları
Araştırmada ele alınan konular ise resmi dil olan Bulgarca’nın öğrenilmesi, anadilinin öğrenilmesi ve mevcut ders kitapları ve araçları, tarih eğitimi-Bulgar tarih yazımında azınlıkların temsili, azınlıklara mensup öğrencilerin belirli konuları algılaması ve onlardan etkilenmesi.
8 sınıfı köyde tamamlayan azınlıklardan olan öğrenciler genelde anadilleri olan Türkçeyi zorunlu ders olarak öğrenmiştir. Şehirde ise Türkçeyi seçmeli ders olarak seçen çocukların sayısı azdır. Çocuklar okulda verilen anadil eğitiminde neden daha aktif olmadıkları sorusu karşısında büyük bir özgüven sergileyip Türkçe’yi çok iyi bildikleri konusunda iddialıdırlar. Dil üzerindeki temel bilgileri aile ve akraba ortamından, Türk televizyon kanallarından ve internettendir. “Dilimizi evden biliyoruz. Harfler ise latin harfleridir, biz de onları biliyoruz” (8. sınıf öğrencisi).
Özellikle öğretmenlerin kanaatine göre, gerçek şudur ki şivenin baskın olduğu dar bir kelime sözlüğüne sahipler, yazı dilleri ise düşüktür. Buna rağmen bir okul müdürünün de ifade ettiği gibi çocuklar, Türkiye’deki akraba ve yakınlarıyla konuştukları zaman, ziyaret ya da seyahatlere gittikleri zaman, dili yeteri kadar kullanıyorlar. Bu onlara Türkiye’de okumaya ya da yaşamaya karar verdiklerinde hızlı ve kolay bir şekilde uyum sağlayabilecekleri ve bilgilerini geliştirecekleri bilincini veriyor.
Bütün öğrenciler(Hristiyan Bulgarlar, Müslüman Bulgarlar, Türkler) ortaokul öğrenimini köyde tamamlayan yaşıtlarının, edebi Bulgar diline vakıf olmak konusunda sorun yaşadıklarını, bu durumun yeni bir ortama uyum sağlama süreçlerini ayrıca güçleştirdiği görüşündedirler. Türk kökenli öğrencilere göre lisede Bulgarcaya ve olgunluk sınavına tabi tutulacakları ve üniversite müracaatları yapacakları derslere ağırlık verilmelidir. Aynı zamanda 9 sınıfa giden bir kız öğrenci Türkçenin lisede seçmeli ders olarak yer alması durumunda bundan yararlanmak istediğini paylaşıyor.
Bir öğrenci (Müslüman Bulgar) anadilde eğitim fırsatı bağlamında “Bir okulda Türk, Çingene, Bulgar varsa bunun bir nevi bölücülük yaratacağını” ifade ediyor. Genel olarak çocuklar farklı dil konuşmaları ve farklı etnik gruplara mensup olmaları ile ilgili aralarında herhangi bir sorununun olmadığını ileri sürüyorlar. Mülakata katılan öğrencilerin çoğu liseden sonra öğrenimlerine devam etmeyi düşünüyorlar.
Ailenin sosyal ve eğitim seviyesi öğrencilerin öğrenimlerine devam edecekleri yerleri ve mesleki eğilimlerini belirler. Ekonomik durumu iyi olanlar eğitim görmek üzere yurtdışındaki(genelde Batı Avrupa) ve Plovdiv ve Sofya’daki öğrenim kurumlarına müracaat etmek istiyorlar. Maddi durumu yeterli olmayanlar ise iş bulmak niyetiyle yine bu bölgelere yönelirler. Hedeflerini gerçekleştirmek üzere söz konusu coğrafyalara yönelmeleri onların edebi Türk diline vakıf olmanın önemini azaltmalarına neden olur.
Öğrenciler Batı dillerini öğrenmeyi ve Bulgar dili ile ilgili bilgilerini geliştirmeyi tercih ediyorlar. Seçkin liselerde(matematik veya Fen bölümlerde) okuyan Türk öğrenciler, Türkçe bilme seviyelerinin kendilerini tatmin ettiğini ve rahat bir iletişim kurmalarını sağladığını ifade ederler. Onlar üniversitelere yapacakları müracaatlarına göre daha fazla fizik, matematik, kimya ya da biyoloji ile ilgilenmeyi tercih ediyorlar.
Devamı var
Kaynak: IMIR