Lefkoşa Üniversitesi Hidrokarbon Jeopolitiği Bölümü Yardımcı Doçenti ve Yunanistan’ın
Avrupa ve Dış Politika Vakfı (ELIAMEP) araştırmacısı Theodoros Tsakiris Yunanistan’daki
hidrokarbon rezervleri hakkında tvxs.gr ’e önemli açıklamalarda bulundu.
Theodoros Tsakiris’in vermiş olduğu demecin önemli bölümlerinin Azınlıkça Online ekibi
tarafından Türkçeye yapılan özgün çevirisi şu şekildedir:
– Norveçli PGS şirketinin Yunanistan’ın İyonya Denizi ile Girit’in güneyinde yaptığı son
sismik araştırmalardan ne tür sonuçlar çıktı?
Bazı olumlu işaretlerin olduğu görülüyor. 12,5 bin kilometrekarelik bir alanda araştırma yapıldığı
için sonuçların daha iyi analiz edilmesi gerekiyor. Bu araştırmaların 2014 veya 2015 yılında
devamı gelecektir ve muhtemelen belirli bölgeler için araştırma izni verilecektir. Bulunduğumuz
aşamada, yapılan araştırmaların sonucu PGS ve Fransız Petrol Enstitüsü tarafından
incelenmekte ve 3-4 aya kadar pratik sonuçlar çıkacaktır.
– Rezervlerin niceliği ve kalitesi konusunda bugüne kadar elde edilen görüntü nedir?
Bazı potansiyel rezervlerin olduğu görülüyor. Ancak bir keşiften bahsetmemiz için doğrulayıcı
sondaj çalışmalarının yapılması gerekiyor. İyonya Denizi ve Livikos bölgeleri için bu
çalışmalardan şimdilik 3 yıl uzaktayız. Patra körfezi, Yannena ve Katakolo’da ise çalışmalar
yarın başlasa bile ilk sondaj ancak 2014 yılı sonlarında veya 2015 yılı başlarında başlayabilir.
Diğer bölgelere ise 1-2 yıl daha eklemeniz gerekir. Bugünkü görüntü bu.
– Tabi bu çalışmaların bir maliyeti de var, değil mi?
Her sondaj çalışması, derinliğe göre yaklaşık 100 milyon euro’ya mal oluyor. Ancak bu maliyeti
şirketler üstleniyor. Sismik araştırmaların maliyetini de PGS şirketi üstlenmişti. Devlet tüm bu
olan biten için para harcamayacak, aksine para kazanacak. PGS’nin araştırmasından ortaya
çıkan veriler satılmaya başladığından itibaren elde edilecek gelirin %30’u Yunanistan’da
devletin kasasına girecek ve %70’i şirkete kalacak.
– Hidrokarbon sektöründeki bu gelişmeler neden bugün yaşanıyor?
12 yıldan beri en ufak bir adımın dahi atılmadığı bir gerçek. Olay basit aslında. Önce İsrail’de,
sonra da Kıbrıs’ta doğalgaz bulununca bazıları uyandı ve Yunanistan’da da bulunma ihtimali
olduğunu düşündü. Bu sürecin ilerlemesi gerekiyordu. Buna sadece Yunanistan’daki ekonomik
kriz değil, aynı zamanda Doğu Akdeniz bölgesindeki başarılı gelişmeler de neden oldu. Bu
olumlu gelişmeler yaşanmasaydı, Yunanistan’da da bir şey olmazdı.
– Bu arada münhasır ekonomik bölge (MEB) parametresi de bulunuyor. Bu konudaki
görüşleriniz nelerdir?
Denizlerde belirli bir bölgede araştırma yapmamız için MEB’e ihtiyacımız yok. Tek taraflı
ekonomik kıta sahanlığı ilanı bunun için yetip artıyor bile. Gerek Yunanistan gerekse de Avrupa
mevzuatı tarafından tanınan ve “Maniatis haritası” olarak bilinen ve 2011 yasasında da yer alan
kıta sahanlığı, ekonomik kıta sahanlığı sınırlarını tanımlamaktadır. MEB ilan edildiğinde, MEB’in
dış sınırları bu haritada gördüğünüzle aynı olacaktır. Bu bölgede ulusal egemenlik hakkın oluyor
ve istediğin sondaj çalışmasını veya araştırmayı yapabiliyorsun. Belki transfer konusunda sorun
olabilir, ancak bu o kadar önemli değil. Eğer petrolden bahsedecek olursak, bulunduğu yerde
üretimine başlayabiliyorsun.
– Tüm bunlar pratikte Türkiye’nin tepkilerinden sonra iptal edilemez mi?
Hayır. Bakınız, her şey rezervin bulunacağı noktaya bağlı. Eğer rezervler Yunanistan sahillerine
yakın ve sorgulanan bölgelerden uzakta bir yerde bulunursa hiçbir sorun yaşanmaz. Tabiî ki
eğer bizim orta çizgi ilkesine göre belirlediğimiz sınırlara yakın bölgelerde bulunursa, o zaman
sorunlar başlar.
İsterseniz savaşta olan Lübnan ve İsrail’i ele alalım. Lübnan, İsrail’in MEB’ini sorgulamakta ve
bu MEB’in bir bölümün kendisine ait olduğunu savunmakta. Ancak bu bölgede şu ana kadar
hiçbir aktif alan bulunmuyor. O yüzden, bulunacak rezervler 12 mil dışında olsa bile 6 mile kadar
sorun yok. Kısacası olay söz konusu rezervin nerede olacağına bağlı.
– Tecrübenize dayanarak, eğer işlemler ilerlerse Yunanistan devleti bu işten ne oranda
gelir bekleyebilir?
Duruma bağlı. Bugün için geçerli olan 2011 tarihli yasa %26 oranında vergi ve masrafların, söz
konusu çalışmaları yapacak şirket tarafından üstlenilmesini öngörüyor. Kıbrıs’ta bu oran %10.
İsrail’de ise %32,5 ile %62,5 arası değişiyor. Bu konu biraz da pazarlık konusu diyebiliriz.
– Daha iyi anlaşılabilmesi için, sadece vergiden elde edilecek gelirden mi
bahsediyorsunuz?
Aynen öyle. Üretilecek olan doğalgaz veya petrol devlete veya özel tüketiciye verilmeyecek.
Devlet rezervin denetimini üstlenecek, üretime karışmayacak. Diyelim ki Girit’in
güneydoğusunda bir doğalgaz rezervi bulundu ve bir şirket ile anlaşma yapıldı. Bu rezerv,
rezerv olarak devlete aittir. Şirket ise bu rezervi işletme hakkına sahiptir. Devlet, rezervin
bulunması ve geliştirilmesi için şirketin ödediği masraflardan kâr eder. Aynı zamanda, üretilecek
olan doğalgazın satışından önemli bir vergi geliri elde eder. Devletin kârları şirketin elde edeceği
kâra bağlıdır.
Azınlıkça Online®