Bayramlaşma Törenimiz ile ilgili bazı basın ve yayın kuruluşlarında çıkan yazılara BAL-GÖÇ ve B.G.F Genel Başkanı Doç. Dr. Yüksel ÖZKAN’ın cevap mektubu:
Rumeli kültüründe misafirperverlik vardır, saygı vardır, samimiyet vardır, sağduyu vardır, hoşgörü vardır, mücadele vardır ve en önemlisi de sabır vardır. Bu kültürde boyun eğmek yoktur ama düşüncesiz ve şov amaçlı bir isyan veya tepki de yoktur.
Sizler oralarda yaşadınız mı?
Yoksa sadece hikayelerden, kendini “Balkan uzmanı” sayan, kendi çıkarları ve popülaritesi için gerçeklerden uzak yazı yazanlardan esinlenerek mi bu tür yakıştırmaları yapıyorsunuz.
BAL – GÖÇ’ü biliyor musunuz?
Kısa adı B.G.F olan “Balkan Türkleri Göçmen ve Mülteci Dernekleri Federasyonu’nu tanıyor musunuz?
Ne iş yaparlar bunlar, misyonları, vizyonları nedir? Diye merak edip baksaydınız karşınıza devasa bir birikim çıkacaktı .Yıllara dayanan emek, mücadele, dik duruş, yıllara dayanan tecrübe ve bununda neticesinde Birleşmiş Milletler’e kadar kabul görmüş bir saygınlık.
Son bir yıl içinde Balkanlardaki Soydaşlarının sorunlarını dile getiren raporları çözüm önerileri ile birlikte dosya halinde başta Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah GÜL’e, Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir BOZDAĞ’a, Dışişleri Bakanı Sayın Ahmet DAVUTOĞLU’na, Bulgaristan Cumhurbaşkanı Sayın Rosen PLEVNELİYEV’e, ve hatta “olmazsa olmaz artık TRT Balkan kurulsun” diye ilgili kuruma da geniş içerikli bir öneri sunan bizler mi şakşakçıyız.
Yoksa sadece popülizm yapan, oradaki gerçeklerden bihaber iş üretmeden teorisyenlik yapan fırsatçılar, için mi tüm bu benzetmeleriniz ?
“Ne çabuk ve ne uğuruna unuttunuz geçmişinizi?” diyenlere bir cevap hakkımız var mutlaka.
-Oralara, yani Balkanlara destek ve hizmet ederken bir yılda iki defa ölümle burun buruna gelen ben ve arkadaşlarım mı unuttuk acaba?
-Orada Anadil Türkçemiz için neler yapabiliriz diye projeler üretip özellikle son iki yıldır bunları Uludağ Üniversitesi Rektörü Sayın Kamil DİLEK’in büyük destekleri ile hayata geçiren bizler mi davamızdan uzaklaştık?
-Azınlık Türkleri 1970’li yıllarda olduğu gibi bu günde haftada 4 saat Anadillerini zorunlu ders olarak okuyabilmeli diyen, Türkçe Öğretmenleri Derneği ile ortak çalışmalar yapan ve Bulgaristan basınına bu konuda sık sık da demeç veren ben mi?
-Balkanlardan gelen ve ihtiyaç sahibi yüze yakın üniversite öğrencisine sahip çıkmak ve burs vermek için çırpınan bizler mi acaba değerlerimizi unuttuk.
-Ramazan aylarında o bölgelerdeki müftülüklerin rehberliğinde iftar programları düzenleyerek Soydaşları ile kucaklaşan bizler mi unuttuk camileri, ezan seslerini ?
-İhtiyaç sahibi kişilere Ramazan erzakları dağıtan bizler mi unuttuk o bölgeleri? Hiçbir şahsi beklentimiz olmadan o bölgeleri ziyaret eden, oralara yönelik faaliyetlerde bulunan, bundan dolayı da bazı çevreler tarafından sık sık hedef gösterilen bizler mi unuttuk doğup büyüdüğümüz o toprakları?
Son iki yılda ailenizle birlikte kaç gün tatil yaptınız “çok değerli” yorumcular? Biz yapamadık. Yoksulluğun çok belirgin olduğu ve işsizliğin %50’yi geçtiği Türk yerleşim bölgelerine Ülkemden işadamları heyetlerini taşıyarak, rehberlik ederek oralarda geçirdik yıllık izinlerimizi “değerli” yorumcular.
O bölgelerdeki Soydaşlarımıza destek amaçlı faaliyetler düzenlemek, unutulan değerleri tekrar su yüzüne çıkarmak için etkinlikler yapmak ve yapılanlara destek amaçlı, derneklerinizle veya temsil ettiğiniz kurumlardan oluşan heyetlerle kaç defa katıldınız bu ziyaretlere? Ama biz o bölgelerde her yerde olduk, kanuni yıllık izinlerimizi ailelerimizden uzak, oralarda geçirdik hizmet için.
Yılda en az on defa Balkanlara gidip her defasında oradaki gözlemlerini kamuoyu ile paylaşan, “Beni onarın artık” diye bağıran Osmanlı mirası Camileri tanıtan ve bunlar için kamuoyu oluşturan bizler mi sizin deyiminiz ile “Camileri yakıldı, yıkıldı, ezansız kaldı, sahipsiz kaldı” sözlerinin muhatabı olmalıyız. Yoksa bu eserlerin fotoğrafını uzaktan çekip tozlanmış albümlerinde saklayanlara, bu feryada duyarsız kalanlara, oturduğu yerden ahkâm kesen kişilere mi bu siteminiz.
En son Bursa yerel basınında çıkan, “Şimdiye dek Bulgaristan’da dil, tarih, kültür ve inanç konusunda göze çarpan bir çabalarımızın olmadığını, hep belediye kaynaklı programlarla oralara gidip geldiğimiz” şeklinde asılsız iddialarda bulunan bir Vekile de sanırım bu yazdıklarım yeterli bir cevaptır.
Sayın Vekil eğer zaman ayırıp, üyesi olduğu bir derneğin sitesine girip faaliyetlerine bakabilseydiler veya danışmanlarına talimat verip bilgi isteseydiler bu yanlışlığa düşmezlerdi elbette ki.
Bu iddialar karşısında Bursa kamuoyunu doğru bilgilendirme anlamında daha ilave etmek istediklerimiz var tabi. Ben ve Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım bu güne kadar Sayın Vekilin bahsettiği kaynaklardan yaralanarak gidip gelmedik. Yol masraflarımız dahil tüm harcamalarımızı cebimizden yani aile bütçemizden yaptık. Kendileri konumu gereği belki devlet bütçesinden veya bahsettiği bu kaynaklardan sonuna kadar yararlanıyor olabilirler. Bursa Büyükşehir Belediyesinin programlarına siz sayın basın mensupları ve diğer kuruluşların temsilcileri nasıl davet aldıysanız, biz de o bölgelerin temsilcileri olan derneklerin yöneticileri davet aldık ve bir kısmına sizler gibi memnuniyetle katıldık.
Bayramlaşmak için BAL – GÖÇ’e gelen Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent ARINÇ’a üyelerimiz ile bayramlaşmadan önce derneğimizin Yönetim Kurulu odasında Göçmenlerin çözüm bekleyen sorunları ile ilgili brifing verildi.
2008 yılında çıkan borçlanma emeklilik yasasından yaralanamayanlar için daha önce verdiğimiz çözüm önerimiz ve yeni düzenleme beklentilerimizi, Bulgaristan’dan gelip Türkiye de yaşayan çocuklarını ziyareti esnasında sağlık sorunu yaşayan büyüklerimiz eskiden Türk Soylu oldukları için tedavi ücreti ödemediğini ancak bu uygulamanın hükümet tarafından kaldırılmasından dolayı duyduğumuz rahatsızlığımızı, yıllardır beklenen ve bir yıl önce yasal olarak tahsis kararı verilmesine rağmen bazı kurullar tarafından sırf bazılarının kişisel siyasi beklentileri nedeni ile engellenen “Balkan Evi” projesinin gerçekleşmesi beklentimizi, TRT Balkan’ın kurulması için bir buçuk yıl önce sunduğumuz önerimiz için yaptığımız hatırlatmayı basın önünde şov şeklinde yapsaydık belki bu acımasız eleştiriler olmazdı.
Başbakan Yardımcısı Sayın Bekir BOZDAĞ’ın Ramazan Bayramında Bulgaristan ziyareti esnasında o bölgeleri temsil eden yöre derneklerinin yöneticilerinin, BAL-GÖÇ ve nihayetinde B.G.F temsilcilerinin olmamasının iktidar partisinin Sivil Toplum Kuruluşlarını yok saymak olarak algılandığı sitemimizi Sayın ARINÇ’a ifade ettiğimizi basınla paylaşsaydık şimdi belki bizi göklere çıkarırlardı bu kişiler.
Sadece bir olay ki bu olayın ayrıntılarını bilmeden sadece kendilerine günlük malzeme çıkarmak amacı olanlar mı unuttu “Vatan kaybetmenin ne demek olduğunu” acaba, yoksa gece gündüz demeden çalışan ve o bölgenin insanın derdi ile dertlenen bizler mi ?
Tabi ki biz bir tarafız, derneğimizin misyonunu devam ettirmektir bizim tek amacımız. Bunları yazarken birilerinin sözcülüğünü de yapmıyoruz tabi ki. Bizlere hakarete varan sözler sarf edenlere cevap hakkım olacak, dün susmadığımız gibi bu günde konuşacağız. Biz haddimizi biliyoruz, herkesi de bu bilinçte olmaya davet ediyoruz.
Basında çıkan sözlerin muhatabı tabi ki Başbakan Yardımcımız Sayın Bülent ARINÇ’tır. Kendileri de spontane ve espri şeklinde bunu söylediklerini ifade etmişler ve bunda bir art niyet aranmasını manasız bulduklarını söylemişlerdir.
Sadece magazin değeri olan bu habere ajansların ve gazetelerin takılıp kalması son derece düşündürücü değil mi acaba ?
Acaba gündem değiştirmek mi idi amaç, Türkiye de bayramlaşmalarda yaşanan diğer olayları, söylemleri gölgelemek mi idi amaç. İlginç değil mi bu sayın “yorumcular”?
Otuz dakikalık bir bayram ziyaretinde neler konuşuldu yazmak manşet olmazdı tabi. Sadece 1-2 dakikalık ve spontane gelişen ikili bir diyalogdaki espriye tepki konulmadı diye mi biz yargılanıyoruz.
Biz mi şakşakçı olduk ? Yoksa kendilerine her dönemde siyasi gelecek sağlamaya çalışan fırsatçılar mı şakşakçı. Ha, oturduğu yerden araştırmadan sırf manşet atalım diyenlere bu sözlerim. Kendini büyük “Balkan uzmanı” diye tanıtanlara bu sitemim.
Bizim kim olduğumuzu bilenler bilir. Merkezimizin Bursa’da olması nedeniyle özellikle Bursa basınının çok değerli mensupları bizleri çok iyi tanırlar. Her zaman doğrunun yanında olduğumuzu, gerçekleri hep kendileri ve ilgili kurumlarla samimi bir şekilde paylaştığımızı bilirler.
Hatta bu uğurda zaman zaman belirli kişilerin ve çevrelerin bize yönelik gerçekten uzak söylemleri ile karşı karşıya kalmaktayız. Bizi eleştiren “değerli” yorumcu ve “araştırmacılar”, günde on binin üzerinde ziyaretçisi olan resmi web sitemizi veya on binlerce üyesi olan Facebook sayfamızı tıklayarak bizi tanıyabilirdiniz. Veya bizleri arayıp bayramlaşmanın son 1-2 dakikasında Başbakan Yardımcısı Sayın Bülent Arınç ile yerel bir sanatçı arasında gelişen esprili ve spontane ikili diyalog konusunda daha sağlıklı bilgi alabilirdiniz. Size de yakışan bu olurdu, kamuoyunu doğru bilgilendirme anlamında, görevinizi doğru yapma anlamında.
Tarih her zaman doğruları yazmaz tabi ki, çöplüğünün bir kenarında o fırsatçılara da bir yer verir ki gelecek nesiller ders çıkarsın diye.
Hayatta “omurgasız” insanlarla beraber olmadık ve onlara karşı hep mücadele verdik. Hiçbir zaman “ben” yaklaşımında değil hep “biz” olarak davrandık.
Hiçbir zaman siyasette bir taraf olmadık, derneğimiz üzerinden siyaset yaptırmadık, Balkan Türklerinin davasının hiçbir yerde ve hiçbir şekilde “iç siyasete malzeme” edilmesine izin vermedik. Her zaman kamu yararına bir dernek ve federasyon bilinci içinde davrandık. Dik durduk ve durmaya da devam edeceğiz.
Kimsenin şahsi isteklerinin karşısında boyun eğmedik. Derneğimizi de birilerine peşkeş çekmedik. Bu kişiler rahatsız olabilirler, varsın olsunlar ama bizim vicdanımız çok rahat ve görevimizi doğru yapmanın huzuru içindeyiz.
Belki birilerinin çıkarları ile ters düştük, bu nedenle “Derneği kapattıracağım” tehditleri bile aldık, olsun varsın sayın dostlar biz bir Sivil Toplum Örgütü olarak yolumuza engellemeye çalışanlar da olsa devam edeceğiz.
Biz kamu yararına bir dernek ve federasyonuz, sorumluluğumuzu en az siz köşe yazarları kadar biliriz.
Kimse oturduğu yerden bize saygı dersi vermeye kalkmasın, en az o yazıları yazanlar kadar tarihine, kültürüne, geleneklerine, folkloruna ve orada bıraktığımız tüm değerlere saygı duyan ve sahip çıkan bir topluluğuz.
Biz Atatürk milliyetçileriyiz, ırkçı değiliz, mikro milliyetçi hiç değiliz.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” sözlerini kendisine ilke edinip Ülkesine ve Balkanlara hizmet eden bir örgütün hoş görülü omurgalı üyeleri ve yöneticileriyiz.
“Ne Mutlu Türküm Diyene” sözünü, Ülkesini tüm unsurları ile beraberlik ve birlik anlamında her platformda göğsünü gere gere söyleyen bizleriz, bizler gerçek Rumeliliyiz, bizler bu Ülkenin asli unsurları olup gerçek sahipleriyiz ayrıca.
13.08.2013 tarihinde Bursa Valisi Sayın Şahabettin HARPUT için düzenlenen uğurlama törenine katılarak, kendilerine bir şükran plaketi sunduk. Hizmetlerinden dolayı kendilerine federasyonumuz adına teşekkür ederek, yeni görevlerinde başarı dileğinde bulunduk. Kendileri de şahsım da federasyon çalışmalarımız için teşekkür etti ve “Sayın Hocam Siz bu Ülkenin sigortasısınız, önemli çalışmalarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum” dediler.
Biz kendileri ile 2007 den beri çalıştık, kendileri her zaman bir Devlet adamı olarak davrandılar. Takdir edilmek güzel bir şey tabi, ancak bunları biz takdir alalım diye yapmıyoruz. Bunları biz kendimize görev edindik ve de çocuklarımıza bu görevi, bu mirası devredeceğiz.
Ben büyüklerimden sadece ninni halinde Balkanlar ile ilgili hikayeler dinlemiş biri değilim. Nasrettin Hoca’nın dediği gibi “damdan düşen” biriyim. Ben “çakma” değil, gerçek bir Rumeliliyim ve bununla da gurur duyuyorum.
Yaklaşan yerel seçimlerde, şahsi hiçbir beklentimiz olmadan, bölgecilikten uzak, seçim bölgelerinin demografik yapısı dikkate alınarak, temsiliyetin ve liyakatin de ön planda tutulduğu bir yaklaşımı tüm siyasi partilerden beklemekteyiz. Demokrasinin bu ana kurallarının işleyip işlemediğinin tüm camiamız adına takipçisi olacağımızı daha şimdiden belirtmek istiyoruz. Genel seçimlerde de bu ilkelerin, yani “demografik yapının yansıtılması”, “temsiliyetin” ve “liyakatin” dikkate alınması konusunda ısrarcı olacağız.
Ben samimiyetten yanayım, düşündüklerimi nezaket ve saygı kuralları çerçevesinde karşı tarafa söyleyebilen birisiyim. Fakat hiç kimseye de örgütümüze hakaret edici söz söyletmem, temsil ettiğim camianın sorumluğunu alırım, bir hesap vermek gerekirse onun da yeri sadece ve sadece Genel Kurulumuzdur.
Umarım ki Siz köşe yazarları bu sitemlerimi köşelerinize taşırsınız. Camiam adına bunu sizden haklı olarak beklemekteyim.
Çalışmalarınızda başarılar diler saygılar sunarım.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur. 15.08.2013
Saygılarımla
Doç. Dr. Yüksel Özkan BAL-GÖÇ ve B.G.F Genel Başkanı