Dr. Bayram Çolakoğlu – Meslek olarak iktsatçıyım, diğer bir ifade ile ekonomi doktoruyurm. Ancak bugüne kadar küçük göndermeler dışında ekonomi alanına girmeden Balkanlar eksenli yazılar yazdım. Bugün Türkiye ekonomisi ile Balkanlar arasındaki ilişkiye değinmeğe çalışacağım.
Ülkemiz son on yıldır her alanda büyük bir ivme kazanarak dünyada ve bölgesinde önemli bir aktör olmayı başardı. Bu başarıların önemli bir katalizatörü de ekonomidir.
Söz konusu ivme aslında rahmetli Özal ile başladı. Ülkemiz birkaç ülkeye birkaç tarım ve hayvancılık ürünü satan bir ülke iken ihracatı ekonomisinin itici gücü haline geldi.
Dünyadaki tarafsız tüm gözlemciler Türkiye’nin ekonomik alandaki gücünü teslim ediyor, bugün. 2011 yılı ilk çeyrek ekonomik büyüme rakamları %11’i bulunca dünyanın da en hızlı büyüyen ekonomisi haline geldik ve Türkiye hakkında hemen her gün ekonomik ve siyasi analizler yayınlanıyor.
Uluslar arası ekonomi basını hep bir ağızdan cari açığın büyüklüğüne dem vurup TC Merkez Bankası’nın faiz artışına gitmesi gerektiğini bağırıp çağırıyorlar.
En temel ekonomi bilgisine sahip olanlar şunu bilir ki, faiz artışı sermayeyi reel yatırımlardan finansal piyasalara, diğer bir ifade ile yatırım ve istihdam artırıcı alanlardan mali kazanç sağlayan borçlanma kağıtlarına kaydıracağını, bunun da ekonomik büyümeyi yavaşlatıp işsizliği artıracağını bilir.
Ancak, artık seçim döneminde bile bütçe fazlası veren, finansal sistemi sağlam bir Türkiye’nin varlığı göz ardı ediliyor. Bugün faizi artır, ekonomiyi yavaşlat diyen lobi, üç yıl evvel de “kendini IMF’ye teslim et yoksa batarsın” diyordu. Türkiye bu yaygaraya aldırmadan doğru bildiği yoldan gitti. Ve dünya ekonomik krizini en az hasarla, hem de IMF’siz atlattı. Türkiye bu krizi atlatıp ekonomik büyümede dünya sıralamasından zirveye otururken AB üyesi komşumuz Yunanistan iflasın eşiğinde. İspanya Yunanistan’ı takip ediyor. İngiltere finansal sıkıntı içinde. Dünyanın kredi derecelendirme kuruluşları ABD’nin kredi notunu düşürebileceklerinden bahsediyor. Bunun adı ekonomi ilminin icabatını yerine getirmektir. Nasıl mı? Mustafa Kemal’in yaptığı gibi…
1921 yılında ordumuz Kütahya-Eskişehir hattında yeniliyor ve Ankara’da Meclisin Kayseri’ye taşınması tartışılıyor, yola çıkan kervanlar bile var. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa (henüz Gazi olmamıştır, Atatürk olmasına da epey bir zaman var) orduyu geriye, Sakarya yaygaralarının hiç birine aldırmıyor. Zira Kütahya-Eskişehir hattının savunulabilir bir yanı kalmamıştır.
İsmet Paşa’ya şöyle diyor:
“Biz askerlik ilminin icabatını yerine getirelim, bunu sonradan Meclise nasıl olsa izah ederiz”. Büyük lider “askerlik ilminin icavbatını” yerine getirirken baykuşların uğuldamalarını dinlememiş ve sonuca ulaşmıştır…
Türkiye, ekonomi ilminin icabatını yerine getirirken yerli ve yabancı yaygaracıların “faizi artırmalıyız” lafına bakmadan yoluna devam ediyor. Sonuç ortada…
Konunun Balkanlarla bağlantısına gelince; sene 2009 Bal-Türk olarak gerçekleştirdiğimiz bir organizasyon var. Kocaeli Büyükşehir Belediye Meclisini Bulgaristan’a götürdük. Büyükşehir Belediye Başkanı, altı ilçe başkanı ve meclis üyeleri… Burgaz’ın Çelebi Köyü’ndeki programdan ayrılırken Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu ak yaşmaklı yaşlı bir hanıma soruyor: “teyze biz gidiyoruz, var mı bizden istediğiniz bir şey?”
Cevap: “Siz güçlü olun yeter, oğul”
İşte Balkanlardaki Evlad- Fatihana yapabileceğimiz en makbul yardım Türkiye’nin gücünü artırmak, Türkiye’nin güçlü olması… Başta ekonomik olmak üzere her alanda güçlü olmak…
1 thought on “Siz Güçlü Olun Yeter, Oğul!”