Kuzeydoğudaki Debar kasabasının yerlisi 75 yaşındaki Hamid Zidiku, Tiran’ın merkezindeki en eski caminin, 18. yüzyılda Molla Bey tarafından inşa edilen Ethem Bey Camii’nin bakıcısı.
Hayatı komünist rejimdeki gibi hatırlayan Zidiku SETimes‘a verdiği demeçte, Enver Hoca hükümeti Arnavutluk’ta dini uygulamaları yasakladığında kendisini “bir hayvan gibi” hissettiğini söyledi.
Zidiku, “Düşünün, hoca olan amcamla birlikte camiye giderdik, sonra yasaklandı. İnsan ne yapar? Köyümdeki camiler depoya dönüştürüldü. En azından yıkmadılar.” dedi.
1990’larda ibadetlere tekrar izin verilir verilmez, Zidiku Ethem Bey Camii’ne geri dönmüş.
İslam’ın en çok hangi tarafını beğendiği sorulduğunda, Zidiku, “temiz bir kalp, insan başkasına kötü bir şey bile yapmayı düşünmeden önce kendisine baktığı için, insanların birbirlerini sevmeleri, kötü şeyler yapmamaları.” diyor.
Zidiku, kendisinden önceki nesillerden miras kalmış, din nosyonunun merkezinde “iyi bir kalbin” yer aldığı kişisel bir İslam görüşüne sahip. Çocukları çalışkan, eğitimli ve geçiş dönemindeki bir ülkede kendi yaşamlarını inşa etmeyi başarmış kişiler.
Zidiku, “başka tür bir İslam’ı” değerlendirirken, “İnsan öldürüp kendilerine Müslüman diyenler, onlar Müslüman değil. Masum bir insanı öldürmek, dünyadaki bütün insanları öldürmek gibidir. Onlar suçlu.” diyor.
Ethem Bey Camii’nin kendisinden önceki ilk bakıcısı camide ölmüş ve cenazesine yüzlerce kişi katılmış. Zidiku, “O, sevgi ve saygıyı yansıtırdı.” diyor.
Onlarca yıl önceki yaşamı hatırlayan Zidiku, “Birbirimize karşı her zaman saygılıydık. Ramazan’da, Katolikler ve Ortodokslar pazarda sigara içmezdi ve yemek yedikleri zaman oruç tutan Müslümanlara saygı açısından kapılarını kapatırdı.” diyor.
Bir Arnavut Ortodoksu olan Atalanta Pasko, Müslüman arkadaşlarla büyümüş. 60 yaşındaki Pasko, kadın arkadaşlarının ve en yakın arkadaşlarının çoğunun Müslüman olduğunu söylüyor.
“Birbirimizin evlerine gider ve karşılıklı olarak dini simgelerimize ilgi gösterirdik. Onlar Hıristiyan simgeleri hakkında bilgi edinmek isterler, kız kardeşlerim ve ben de Müslüman simgeleri hakkında bir şeyler öğrenmek isterdik.”
Pasko, “Karakter gibi ortak değerlere dayalı karşılıklı bir sevgi vardı. Din asla sorun olmadı. Kız kardeşlerim ve ben onlarla bugüne dek sürdürdüğümüz bir tür akraba ilişkisi kurduk.”
Cami, Arnavutluk’ta İslam mimarisinin en güzel örneklerinden biri. Caminin girişinde, Molla Bey ve karısının türbeleri bulunuyor.
Tarih kitaplarına göre, caminin temelleri 1791 yılında atılmış.
Caminin temelini Molla Bey atmasına karşın, 1807 yılında ölmüş ve güzel süsleme ve resimleri, dışarıda ve sundurmada yer alan ağaç, şelale ve köprü desenli freskleri ve minareyi oğlu Ethem Bey bitirmeyi başarmış.
Cami 18 pencereye ve doğa ve bitki unsurlarının yanı sıra sarmal biçimde yazılmış bir “Ayet-el Kürsi” yazmasına sahip. Ayrıca, bir nafili, diğer bir deyişle kadınlar için ayrılmış bir bölüm de bulunuyor.
Cami, Arnavutluk’taki Komünist rejim sırasında korunmuş. Devlet koruması altındaki bir eser haline gelmiş. Haberlere göre, 1991 yılında, 10 bin cesur inananın namaz kılmaya cesaret etmesiyle, yetkililerin izni olmadan bir ibadethane olarak tekrar açılmış.