Ayhan Demir- Cemaludin Latiç’in, Saraybosna’da Bahar şiiri eşliğinde yola çıkalım: “Bilmem gündüzü mü, gecesi mi daha güzel / Saraybosna üzerine yayılınca bahar / Aniden, birisi elini sallamış gibi / bir rüzgar esiyor ve kayboluyor bahar… / Tıpkı hayatımız gibi!”
Bosna Hersek’te, işsizlik, yolsuzluk, rüşvet ve suiistimal gibi tamamen haklı gerekçelerle, Tuzla şehrinde başlayan protesto gösterileri, hızla yayılarak, Priyedor, Kakany, Zenitsa, Bihaç ve Mostar’ın ardından Saraybosna’ya kadar ulaştı. Ancak eylemler yayılırken, amacından uzaklaştı. Hak arama mücadelesi, şiddet ve kundaklama olaylarının zirveye ulaştığı, devleti yıkma girişimine dönüştü.
Gazi Husrev Bey ve İsa Bey İsakoviç’in, dantel misali, ilmek ilmek nakşettikleri Saraybosna dahil, birçok şehir alev topu haline geldi. Bu esnada, Güvenlik Bakanı’nın talimatı doğrultusunda, polisin tek yaptığı şey, Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı ve hükümet binalarının yanışını seyretmek oldu.
Bir Güvenlik Bakanı düşünün ki, güven telkin etmediği gibi, güvensizliğin merkez üssü..
Sözü yormaya gerek yok. Bu resmen, bazı AB ülkeleri ve yerel işbirlikçileri önderliğinde gerçekleştirilen, ‘Euro-Modern Darbe’ girişimiydi.
Darbe girişiminin arkasında Almanya ve Amerika var. Yerel işbirlikçileri ise Güvenlik Bakanı Fahrudin Radonçiç ile Cumhurbaşkanlığı Konseyi Hırvat Üyesi Zelyko Komşiç.
Ülkenin en yüksek tirajlı gazetesi Dnevni Avaz’ın ve Saraybosna’nın en yüksek binası Avaz Twist Tower’ın sahibi olan Radonçiç, Cem Uzan’ı; ‘siyasi kirlenmişliğe çare’ olarak sunulan Hırvat Komşiç ise Sarıgül’ü andırıyor dersek, mesele daha iyi anlaşılabilir.
Bu darbe girişiminin öncelikli hedefi; SDA ve Bakir İzetbegoviç’i itibarsızlaştırmaktı. Bakir İzetbegoviç’in SDA’nın başına geçmesi, Radonçiç-Komşiç ikilisinin korkulu rüyası. Bakir İzetbegoviç aleyhine çalışan cephe bununla sınırlı değil. İşin içerisinde ‘paraleli’ de, ‘yandaşı/candaşı’ da var. Ortak noktaları, SDA’nın başına ‘kukla’ bir yönetim getirerek, istedikleri gibi at oynatabilmek.
Gelelim büyük resme…
‘Hayat, iman eden ve salih amel işleyenler dışındaki hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur’ diyen rahmetli Aliya İzetbegoviç’in ülkesinde, şah damarını; İslam’ı törpülemek, mümkünse söküp almak, isteyen bir cephe var. Bu cephe, Türkiye’yi de tribüne göndermek istiyor. İslam ve Türkiye aleyhtarı cephe, gerek Bosna Hersek gerekse Türkiye sermayesine yaslanan, bir medyaya sahip. Hem Bakir İzetbegoviç hem de Türkiye aleyhine yayınlara imza atıyorlar.
İşte bir örnek: Dnevni Avaz gazetesi, Gezi Parkı olayları, 17 Aralık operasyonu ve internet düzenlemesinde, Deutsche Welle çizgisinde bir yayın politikası izlemeyi tercih etti. Aynı gazetede, SDA ve Bakir İzetbegoviç aleyhinde haber yayınlanmayan gün yok.
Bu sebepledir ki Türkiye, Bosna Hersek basın yayın sektöründe etkin bir biçimde var olmalı. Tıpkı Anadolu Ajansı Balkan Koordinatörlüğü gibi, başarılı hizmetlere imza atabilecek gazete, tv, radyo ve yayınevlerimiz olmalı.
Türkiye – Bosna Hersek ilişkileri, kültürel bir zemine taşınmalı. Kitap çevirileri, ortak sempozyumlar, paneller ve film festivalleri düzenlenmeli.
Her Türk, Saffet Bey Başagiç’in, Muza Çazım Çatiç’in, Hamza Humo’nun, Aliya Nametak’ın, Skender Kulenoviç’in, Mak Dizdar’ın, İzet Sarayliç’in, Necad İbrişimoviç’in, Abdulah Sidran’ın, Cevad Karahasan’ın eserlerini okuyabilmeli. Aida Begiç filmlerini izleyip, Safet İsoviç ve Dino Merlin dinleyebilmeli.
Aynı şekilde her Boşnak da, Mehmet Akif’in, Sezai Karakoç’un, Nurettin Topçu’nun, Mustafa Kutlu’nun, İsmet Özel’in, Cahit Zarifoğlu’nun, İbrahim Tenekeci’nin, Süleyman Çobanoğlu’nun, İbrahim Paşalı’nın, Ahmet Murat’ın, Furkan Çalışkan’ın, Mustafa Akar’ın ve İsmail Kılıçarslan’ın eserlerini okuyabilmeli. Mahmut Fazıl Coşkun filmlerini izleyip, Sabahat Akkiraz ve Erkan Oğur dinleyebilmeli.
Yeter mi? Yetmez…
Cemaludin Latiç ile beş yıl önce gerçekleştirdiğimiz söyleşide; “Unutmasınlar ki, Avrupa’nın orta yerinde Müslüman ve Osmanlı kültürünün yaşamasını istiyorlarsa önce insanı yaşatmaları gerekir. Müslümansız taşın hiçbir anlamı yok” demişti.
Türk işadamlarının yatırımları, bu saydıklarımız için, dinamo vazifesi görecektir. Ancak iki ülke arasındaki ticaret hacmi istenen seviyenin çok altında: 2012 yılı için 363 milyon dolar. Halbuki, bugün milyar dolarlardan bahsediyor olmalıydık.
Açık söylemek gerekirse, Bosna Hersek’ten evlenen / evlenmek isteyen sanayici ve işadamlarımızın yarısı yatırım yapsaydı, bu ülkenin ekonomisi zirve yapardı!
Toparlarsak: Bosna Hersek, milliyetçi, sosyal demokrat, muhafazakar, ulusalcı, milli görüşçü ya da komünist ayırt etmeksizin, Türkiye’nin ortak davasıdır! Türkiye, Bakir İzetbegoviç’in şahsında, Bosna Hersek’e sahip çıkılmalıdır.
Yeni Akit
Madem şiirler başladık, öyle de bitirelim: “Kulak ver: / Kırlaşıyor, sinsi toprağın yorgun saçı / Issız bir sise taşınıyor dünya” (Issız Sis/ Abdullah Sidran)