Avrupa Birliği ‘ortak pazar’daki göç sorununu tartışıyor. Romanya ve Bulgaristan gibi üye ülkelerden gelenler Almanya ve İngiltere gibi büyük ülkelerin göç merkezi haline geldi. Aynı zamanda bu büyük ülkelerdeki firmalar doğu bloku ülkelerde yatırımlar yaparak ucuz iş gücünden yararlanıyor. Real Economy bu haftaki bölümünde bu sorunları masaya yatırıyor.
20 yıl süregelen ‘ortak pazar’ çok büyük özgürlükler getirdi. Şimdi hızlı bir şekilde ‘ortak pazar’ anlayışının sadece iş yaşamına değil, insan hayatına da nasıl değer kattığına bir bakalım.
Avrupa ortak pazarı engelleri ortadan kaldırıyor.
Hareket özgürlüğü getiriyor.
Avrupa nüfusunun yüzde 2.8’ini artık, Avrupa Birliği’ne üye diğer ülkeler oluşturuyor.
Çalışan kesimin büyük çoğunluğunda, çok az bir yüzdeyle pasif öğrenci ve pansiyon işletenler var.
Ortak pazarda serbestçe dolaşan ürünler, servis ve para akışı, Avrupa Birliği’nin gayri safi milli hasılasını yüzde 2’den 3’e çıkardı.
Bu serbestlik ve engellerin kalkması sonucu ihracat ve fiyat avantajlı yabancı yatırım oranı yükseldi ve rekabet arttı.
Bu iş hacmi toplam 500 milyon tüketiciyle dünyanın en büyük serbest ticaret bölgesini oluşturuyor ve yeryüzündeki iş hacminin yüzde 20’sine karşılık geliyor.
Bu serbestlik Avrupa Birliği’ndeki şirketlere kıtadaki bütün eğitimli iş gücüne ulaşma imkanı sağlıyor.
Ancak idari meseleler ve güç yetersizliği ‘ortak pazar’da hala var olan sorunlar.
Ekonomik kriz dönemleri tartışmalar alevlenirken, toplam 14 milyon kişi Avrupa ülkelerinde yer değiştirerek kimlik sorunu yaşadı ve sadece çıkar ve iş için göç ediyorlar sorularını akıllara getirdi. Ağırlıklı olarak İtalya, İspanya, Almanya ve yüzde 5’lik bir oranla İngiltere’de yaşayan Romanyalı ve Bulgaristanlı göçmenler en çok konuşulan milletler…
Londra’nın kalabalık caddeleri 2012 yılında 149 binden, 2013 yılında 209 bine çıkan göçmen sayısı ile, Avrupa Birliği göç sorununun ve tartışmaların odak noktası durumunda…
Andrey Davtchev, uluslararası geçmişi ile eğitimli göçmenlerden sadece biri… Amerika’da çalıştıktan sonra Amsterdam ve Londra arasında mekik dokumuş. Asıl sorun şurda! O Bulgaristan vatandaşı ve tıpkı Romenler gibi Avrupa’lılar onların sadece çıkar amaçlı göç ettiğini düşünüyor.
Andrey Davtchev, Bulgaristan vatandaşı: ‘‘Bu algı kişiden kişiye değişiyor ve genelde medya tarafından öne sürülüyor. Oluşan görüntü, Bulgarlar ve Romanlar buraya gelip bizden faydalanıp tekrar geri dönüyor. Diğer taraftan ise insanlar farklılığa değer veriyor. Biz burada çok yoğun çalışıyoruz ve bu Avrupa Birliği’nin bize sunduğu birşey öyle değil mi? Bu hangi başış açısını yakaladığına bağlı…’‘
Krizle doğru orantılı olarak yüzde 22’lik bir oranla Avrupadaki işçi göçü 2010 yılından beri artış gösterdi. Doğu bloku ülkeleri gerçekten de bir göç yaşıyorlar.
Göç edenler genellikle iyi eğitimli genç kesimden oluşuyor. Sorun olan şey ise hangi ülkeden geldikleri.
Andrey Davtchev, Bulgaristan vatandaşı: ‘‘Eğitimli iş göçünün yöre halkına olan etkilerini incelediğimizde, standart ekonomi teorilerinin aksine hergangi bir zarar verdiğini göremiyoruz. Bunun yanında, eğitime yatırım yapmış göç veren ülkeler bir bedel ödüyor.’‘
İngiltere’deki fırsatlar aslında Bulgaristan için bir beyin göçü. Andrew gibi göçmenlerin bilgileri ile Avrupa Birliği göçmenlerinin tecrübeleri, ülkelerine geri döndüklerinde aynı fırsatları sağlayacaktır.
Örneğin, Andrev gibi genç göçmenler kazançlarını ülkelerine geri göndererek Romanya ve Bulgaristan’ın gayri safi milli hasılalarını yüzde 3.2 ve yüzde 4.1 oranında artırdı.
Verilere göre bu göçmenler gittikleri ülkelerde yüksek oranlarda iş bulabiliyor. Avrupa Birliği komisyon üyesi,OECD ülkeleri ( Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Federasyonu) sosyal ilişkiler ve istihdam sorumlusu Lazlo Andor’la Paris’te görüştük. Avrupa Birliği’nin temel özgürlük anlayışına ters olan bu eksik parça nedir?
Avrupa Birliği, doğu bloku ülkeleri üye yapma konusunda kararsız olduğundan beri, bu özgürlükten yararlanmak isteyen çok insan vardı. Bu durum, Avrupa’da olan iş gücü dengesizliği varken bunu ortadan kaldırdı. Almanya ve İsveç gibi ülkelerde işgücü talebini karşıladı ancak İspanya ve Yunasitan gibi ülkelerde işsizlik arttı.
İnsanların bir ülkeden diğerine gitmesi, büyük oranda orada çalışıyor anlamına gelir. Haklar, sosyal güvenlik sistemi ve refah durumu burada çok küçük bir rol oynuyor.
İsveç ve Danimarka gibi ülkelerin refah seviyeleri daha yüksek olmasına rağmen, İngiltere ve Almanya en çok göç alan iki ülke durumunda.
Özellikle çıkar ilişkisi göz önüne alınırsa bazı ülkelerdeki gerçek iş göçü ve insanların algısı arasında büyük farklar var.
Büyük sorunlar ortaya çıktığı zaman, çıkar amaçlı suistimallerin önüne geçmek için üye ülkeler yasalarda olan boşlukları doldurabilirler.
Eğer ekonomik veriler farklı olsaydı yasalarda yeni değişikliğe ihtiyaç duyulur muydu? Çünkü ülkeler arasındaki sosyal güvenlik sistemleri çok farklı…
Halk istihdam birimleri açığa çıkan iş boşluklarını hızlı bir şekilde görebiliyor. İş arayan biri o ülkeye gitmeden önce hangi işi hangi koşullar altında sunuyorlar, bunu görebiliyor anlamına gelir.
Belli bir oranda yasal düzenleme ya da en azından sosyal güvenlik sistemlerinde bir uyum gerekiyor.
AB yasaları, insanlara bir ülkeden diğerine gidip çalıştığı zaman, emekli maaşında bir kesinti olmadığı güvencesini verebilmeli. Ama şu an bu durum sadece konuşuluyor. Bu düzenleme yapılırsa insanlar iş ve zamanla doğru orantılı olarak çalıştığı ülkelerden emeklilik paylarını alabilecekler.
Sosyal güvenlik sistemlerini karıştırmaya gerek yok. Avrupa Sosyal Fonu’ndaki pay bu iş için yeterli bence…
Daha iyi koordine olmak için sistemi çok titiz bir şekilde yönetmeye gerek yok. Bireyler buna kendi karar verirler. Şirketler diğer ülkelerden kiralama yöntemine de gidebilmeli. Şu an buna engel bir durum yok.
Romanya’nın hikayesi
Romanya geçen zaman içinde İtalya’nın endüstri işgücü oldu. Birçok şirket bu ülkenin eşsiz coğrafi konumundan yararlanarak fabrika kurdu ve dükkan açtı. Dört yüz elli çalışanı ve 100 milyon euroluk karı ile Walter Tosto firması nükleer santrallere parça ürtiyor. Romanya bünyesine yedi İtalyan fabrikası daha kattı.
Walter Tosno firması Fecne Nükleer Tesisi’ni iki sene önce satın aldı. Burada şu anda tadilat yapılıyor.
Romanya’daki nükleer tesisler için parçalar burada üretiliyor.
Luca Tosto, Fabrika Müdürü: ‘‘İş gücünden faydalanıp daha fazla rekabet edebilmek için Romanya’ya yatırım kararı aldık. Burada iş yapma fırsatı yakalayarak İtalya’da üretttiğimiz malzemelerden farklı ürünler üretebiliyor ve hatta İtalyan fabrikalarına destek sağlıyoruz.’‘
Bu grup ürünlerini toplam 50 farklı ülkeye ihrac ediyor. Romanya’daki tesis daha çok Amerika pazarı için ürünler geliştiriyor. Ayrıca burası, Fransa’da bulunan ITER nükleer tesisine parça üreten ana merkezlerden biri.
Yüksek teknolojiden, son moda elbiselere Romanya’nın endüstri serüveni bizi Buzau’ya getirdi. Bükreş‘in 100 kilometre kuzeyindeki şehir, İtalyan modasının kalbi olmasa da Romanya ekonomisine katkısı büyük.
Martelli Europe firması 2 bin çalışana ve 55 milyon euro gelire sahip. Romanya, aralarında lüks markaların da olduğu tekstil firmalarının elbiselerine son şeklinin verildiği yer.
Yırtık ve solmuş kot kumaş ürünleri… Çin gibi burada da üretim var. Kadınların ağırlıkta olduğu yüzlerce Romen işçi özel makinelerle ya da elle kot ürünlerini yırtıyor, boyuyor ve son şeklini veriyor.
Standardı yakalamak için ince işçilik şart… Her delik, kırışıklık ölçülerek yapılıyor. Ve kot pantolonlar örnek modelin tıpkı bir kopyası…
Az maliyetli, iyi işçiliğe sahip ve hızla üretilen bu ürünler daha çok ucuz iş gücünün olduğu Avrupa dışında üretilir. Romanya’daki ucuz iş gücü avantajı bu üretimi Avrupa içerisinde tutuyor.
Elle yapılan gerçek ve kaliteli ürünlere bir geri dönüş oldu. Bu süreç başladı, şimdi bu ülkelerde devam edecek ve sonra İtalya’ya tekrar geri dönecek. Yoksa İtalya sahip olduğu bu geleneğini yitirebilir.
Copyright © 2014 euronews