Milliyetçilik, 1990’lı yıllardan bu yana Bulgaristan’ın toplumsal ve siyasal yaşamında büyük bir rol oynuyor. Irkçı saldırılar günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda. Sofya’nın önlemleri ise yetersiz bulunuyor. Bir futbol karşılaşmasının ardından Roman gençlerin holiganlar tarafından darp edilmesi, Afgan bir mülteciye koyu tenli olduğu için dayak atılması ya da aşırı sağcı Ataka Partisi’nin camilerdeki hoparlörleri protesto çağrısının ardından parti taraftarları ile Müslümanlar arasında yaşanan arbede…. Bunlar bu yıl içinde Bulgaristan’da yaşanan ırkçı saldırılardan sadece birkaçı. Uluslararası insan hakları örgütü Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Bulgaristan’daki temsilciliği kısa bir süre önce ülkede etnik ve dinî azınlığa karşı şiddettin endişe verici bir boyuta tırmandığına dikkat çekmişti. Yeni bir sorun değil Irkçı ve yabancı düşmanı bir milliyetçilik, Bulgaristan’da yeni ortaya çıkan bir olgu değil. Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Bulgaristan temsilcisi Krassimir Kanev, bu sorunun 1989’da komünist rejimin yıkılmasından sonra arttığına dikkat çekiyor. Nitekim ülkede henüz 90’lı yılların başında ırkçı saldırılar düzenleyen aşırı sağcı gruplar, dazlaklar gibi, oluşmaya başlamıştı. Bulgar devletinin ise ırkçı şiddete karşı şimdiye dek önlem aldığına işaret eden Kanev, bu konuda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) Bulgaristan aleyhine alınan kararlar bulunduğuna da dikkat çekti. Bu davalardan birine örnek veren Kanev, bir Roman’ın öldürülmesiyle ilgili davada soruşturmanın sürüncemede bırakıldığı ve ırkçı bir cinayet olabileceğinin gözardı edildiği gerekçesiyle AİHM’nin Bulgaristan’ı 2007 yılında mahkum ettiğine dikkat çekti. Irkçı kaynaklı şiddet olaylarının Bulgar kurumları tarafından bir “sokak kavgası” ya da “normal yaralanmalar” olarak değerlendirilmesi Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadeleye Karşı Avrupa Komisyonu (ECRI) tarafından da kınanmıştı. Değişmeyen politik unsur Helsinki Yurttaşlar Derneği’nin Bulgaristan temsilcisi Krassimir Kanev, Bulgaristan’ın demokratik dönüşünden bu yana milliyetçiliğin siyasette büyük ve sağlam bir yer edindiğini kaydediyor. Kanev, “1991 yılında Kurucu Meclis toplandığında, toplantının yapıldığı binanın önünde aşırı sağcı ‘Bulgar Ulusal-Radikal Partisi’ mensupları, ülkedeki Türk azınlığın parlamentoda temsil edilmesine karşı sloganlar atıyordu’’ diye konuşuyor. Kanev, bu ırkçı partinin politikada kendine yer edinememesinin nedenin ise büyük partilerin aşırı milliyetçi bir tutuma programlarında zaten yer vermesi olduğunu belirtiyor. AB’nin baskısı Ancak Kanev, AB ile yakınlaşmanın başlamasından bu yana Bulgaristan’daki büyük siyasi partilerin, bu milliyetçi unsurları törpülemek durumunda kaldığına dikkat çekiyor. Çünkü hem sosyalistler hem de muhafazakârlar mutlaka Avrupa Birliği’ne üye olunmasını istiyordu. Böylece partiler, AB’den gelen baskı ile bir dönüşüm geçirdi. Ancak bu da milliyetçiliğin yükseliğini engellemeye yetmedi. Aynı zamanda bir sosyolog olan Kanev, “Bu sayede milliyetçi harekete yeni bir özgürlük alanı tanındı. Böylece ölen Jörg Haider’in liderliğindeki Avusturya Özgürlük Partisi’nden bile daha radikal, aşırı sağcı Ataka Partisi 2005 yılında doğmuş oldu” diyor. Liderliğini Volen Siderov’un yaptığı parti, seçim kampanyalarında “Hükümlü çingeneler çalışma kamplarına” ve “Bulgaristan Bulgarların!” gibi ırkçı sloganlar kullandı ve Ataka Partisi kuruluşunun ardından iki ay bile geçmeden parlamentoda dördüncü büyük güç olmayı başardı. Parti o günden bu yana da çeşitli kampanyalarla etnik ve dinî azınlıklara, eşcinsellere yönelik kışkırtıcı tutumunu sürdürüyor. Hatta Brüksel’de Ataka Partisi’nin Avrupa Parlamentosu’ndaki bir milletvekili, Roman kökenli bir Macar vekili aşağılama cesaretini bile gösterdi. Ataka, bunun üzerine Irkçılık ve Hoşgörüsüzlükle Mücadeleye Karşı Avrupa Komisyonu’nun raporunda sert bir dille uyarıldı. Komisyon ayrıca Bulgar hükümetine de gereken tepkiyi göstermesi çağrısında bulundu. Kaynayan kincilik Ancak son aylarda artan ırkçı şiddet olaylarının ardından, Bulgar siyasetçilerin poltikalarını gözden geçirdikleri görünüyor. Geçen eylül ayında 19 yaşındaki Bulgar bir gencin bir Roman tarafından öldürülmesi ülkedeki etnik gerilimi tırmandırmış ve ülke çapında Roman karşıtı gösteriler düzenlenmişti. Birkaç istisna dışında gösteriler genellikle barışçıl geçti, ancak ülkedeki gerilim ortamı siyasette etnik gerginliğin kontrolden çıkabileceği endişesi yarattı. Olayların ardından Bulgaristan Başsavcısı Boris Veltchev de ırkçı kışkırtmalara dayanan davaların aydınlatılmasına öncelik verileceğini duyurdu. Ekim ayının başında da 27 yaşındaki bir kişi Facebook’ta “çingenelerin katledilmesi” çağrısında bulunduğu gerekçesi ile 10 ay gözetim altına tutulmasına karar verilerek mahkum edildi. |
Deutsche Welle
|