Etkili ve tarihte iz bırakan insanların en önemli özelliğinin proaktivite alışkanlığına sahip olduğunu söylersek, oldukça isabetli bir tesbitte bulunmuş oluruz. Pekiyi, nedir proaktivite alışkanlığına sahip olmak ya da onun tersi, reaktif bir alışkanlığa sahip olmak? “İnsanın sergilediği davranışın ardındaki itici gücün ne olduğu” sorusuna vereceğimiz cevap, onun nasıl bir insan olduğunun da cevabıdır. Davranışlarının ardında değerler olan; diğer bir ifadeyle dikkatlice düşünülerek tercih edilmiş ve özümsenmiş değerler tarafından yönlendirilen insandır, proaktif insan. Reaktif insan ise, esas itibariyle fiziki çevresinin etkisi altında olup, başkalarının davranışlarına tepki veren insandır1.
Yakın tarihimizde iz bırakmış merhum Ali Fuad Başgil’in proaktif insana iyi bir örnek teşkil ettiğini düşünüyorum. Hayatı boyunca inandığı değerler seti çerçevesinde davranış sergileyen, fiziki çevresinden gelen tepkiler (uyarılar) karşısında –durum lehine bile görünse- değerlerini çiğnemeyen bir insan. Öyle bir insan ki, hapishaneler, sorgular, baskılar ve tehditler hiç birisi ilkelerinden taviz verdirememiştir O’na.
Takvimler 1949 yılının Aralık ayını gösteriyor. Başgil’in, yazılarıyla Türkiye’deki tek parti yönetimini şiddetle eleştirdiği bir dönemdir. Yüksek rütbeli seksen kadar subay baskıcı tek parti yönetiminden rahatsızdır. Niyetleri darbe yapmak ve en kısa sürede seçime giderek, kazanacaklara iktidarı teslim etmek ve ordudaki vazifelerine geri dönmektir. Bu amaçla yüksek rütbeli dört kurmay subay Yıldız’da Başgil hoca ile buluşurlar. Ali Fuad Başgil’den istekleri, elindeki gazetelerle kendilerine destek vermesini ve hareketin kamuoyu hayrına yapıldığının yazılması yönündedir.
Müracaat ettikleri kişi isabetle seçilmiş bir şahsiyettir. Zira o sıralarda Başgil, Vatan, Tasvir ve Son Posta gazetelerinde yazdığı gibi, Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti’nin Başkanı sıfatıyla cemiyet merkezinde umumi toplantılar düzenliyor ve beyannameler neşrediyordu.
Ancak, askerler Ali Fuad Başkgil’den destek umarken tersi bir durumla karşılaşıyorlar ve Başgil onlara şöyle bir tavsiyede bulunuyor: “Ben böyle bir hükümet darbesini asla kabul etmem. Tarihimiz meydandadır. Bizde hükümet darbelerinden ve ihtilallerden memlekete asla hayır gelmemiştir. Yeni Çeri isyanlarına kadar gitmeye hacet yoktur. Bir Sultan Aziz Vak’asını ve bir meşrutiyet ihtilalini düşünmek kâfidir. Görüyorum ki niyetiniz halis ve samimi, fakat hareketiniz, millete iyilik yerine zarar ve perişanlık getirir. Memleketini seven insanlar sıfatı ile sizlere yalvarırım. Bu teşebbüs ve hareketten vazgeçiniz ve arkadaşlarınızı da buna ikna ediniz. Bence bugün yapılacak bir iş var. O da hükümeti bir an evvel seçimlere gitmeye ikna etmektir. Bana öyle geliyor ki, hükümet buna mecbur olacaktır. Bunu sabırla bekleyelim. Selamet bundadır. Benim sizlere kardeşçe tavsiyem budur.”2
Merhum Ali Fuad Başgil’in bu proaktiv tavrı etkili oluyor ve Türkiye bir maceraya daha atılmaktan kurtuluyordu. Bu davranışıyla, “darbeci benden yana olursa darbe de olsa iyidir; darbeci benden değilse kötüdür” gibi reaktif bir yaklaşım sergilemedi. Başgil’in seçimler konusundaki öngörüsüne gelince, gerçekten de kısa bir süre sonra hükümet serbest seçimlere gitme kararı almak mecburiyetinde kalmıştır.
Merhum Başgil’in değerler üzerine kurulu hayatı ve ilkeli bir davranış örneğine, ne kadar da hasretiz kim bilir. Hele hele on-onbeş yıl önce savundukları değerlerin, bugün tersini savunan aydınlarımızı gördükçe, duydukça, işittikçe…. İlkeli olmak ve ilkeli yaşamak, ne kadar da ihtiyacımız var bu olguya.
Bu ilkeli, proaktive hayat anlayışına sahip olması gereken sadece bireysel olarak insan mı olmalı? Tabiî ki hayır. Sitemizdeki bu ilk yazımda böyle bir konuya yer vermekle Kocaeli merkezli Balkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği’nin başta gelen temel bir ilkesini de açıklamış oluyorum. Kamu yararına bir dernek, bir sivil toplum kuruluşu olarak, faaliyet, proje ve tüzel kişilik olarak davranışlarımıza yön veren en temel değerin tepkisel hareket olmadığını ilan etmek istiyorum. Davranış ve hareketlerimize yön veren en temel değerin ilkesi olduğunu ilan etmek istiyorum. Akıntıya kapılmayı değil, akıntıya yön vermeyi şiar edindiğimizi ifade etmek istiyorum.
1.Bkz. Stephen R. Covey, Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı, Varlık Yayınları, 30 basım, 2006, ss. 76-107.
2.Bkz. Ali Fuad Başgil, Hatıralar, Kubbealtı Neşriyat, 3. baskı, 2005, s. 135-138.