Balkanlar’daki araştırmacıları bir araya getiren “Transconflict” internet sitesinde, Türkiye’nin bölgedeki etkisinin analizi yapıldı.
Macar ve Çek düşünce merkezlerinde çalışan, Balkan Basın Ajansı’nın baş editörü olan Gergely Nagy tarafından kaleme alınan analiz, 8. Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal’ın “gelecek asır, Türk asrıdır” açıklaması ile başlıyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, “Osmanlı’nın Balkanlardaki dönemi, başarı hikayeleriyle doludur” ifadesine yer veren Nagy, Türkiye’deki AK Parti yönetiminin, “komşularla sıfır problem, ritmik diplomasi ve çok boyutlu dış politikası” ile 8 yıldır Türkiye’nin dış ilişkilerini “yeniden şekillendirdiğini” vurguladı.
Nagy, Türk hükümetinin, Balkanlar’da, Osmanlı dönemine pozitif bakışı, coğrafi ve kültürel önem gibi ögeleri ön plana çıkardığını, ayrıca “diplomatik arabuluculuk” yaparak “kazan-kazan” durumuyla önemli işler başardığını dile getirdi.
Türkiye’nin İslam İşbirliği Teşkilatı’nda ve Birleşmiş Milletler’deki aktif rolüne de vurgu yapan Nagy, Türkiye’nin “demokrasi” modeli ile de Arap topluluklarının yeniden yapılanmasında katkıda bulunduğuna makalesinde yer verdi.
“Türkiye, Balkanları kucaklamakta”
Nagy, ABD ve AB’nin Balkan ülkelerine ve Türkiye’ye karşı gösterdiği “göreceli ilgisizliği” nedeniyle, Türkiye’nin Balkanlar bölgesini kucakladığını vurguladı.
Türkiye’nin Balkanlara yönelik girişiminin yeni olmadığının da altını çizen Nagy, makalesinde şu ifadelere yer verdi: “Türk hükümeti, bu girişimini Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından sonra kesintiye uğramış bir yaklaşım olarak vurguluyor. Bu yaklaşımının da ekonomik faktörlerin önemi üzerine yeniden inşa ediyor. 2004 yılından bu yana Balkanlar’daki Türk yatırımı hızla artmakta ve yatırım sadece Müslümanların yaşadığı bölgelere değil, Balkan bölgesinin tamamına yapılmaktadır.” Nagy, Türkiye’nin Arnavutluk ve Kosovo’da ilk üç yatırım yapan ülke arasında olduğuna da dikkati çekerek, Türk yatırımının Sırbistan, Karadağ ve diğer Balkan ülkelerinde de etkisini gösterdiğine işaret etti.
Türkiye’nin Balkanlar’daki yatırımını da inceleyen Nagy, Türklerin yatırım yaptığı ülke ve sektörleri şöyle sıraladı: “Telekomünikasyon sektörü (Arnavutluk), bankacılık sektörü (Arnavutluk, Bosna-Hersek, Romanya, Bulgaristan, Yunanistan), enerji sektörü (Bosna-Hersek), otomobil endüstrisi (Bulgaristan), silah üretimi (Bosna-Hersek), sağlık (Arnavutluk, Kosova), gıda endüstrisi (Makedonya), eğitim (Bosna-Hersek, Arnavutluk), hidrokarbon boru hattı ve hızlı tren yatırımları (Bulgaristan, Yunanistan, Romanya).” Çeşitli Türk şirketlerinin, kriz içindeki Yunanistan ve Romanya’ya yatırımlarını artırmak istediğine de işaret eden Nagy, “Türkiye’nin bu bölgede 2000’de yaptığı 3 milyar karşılıklı ticaret, 2008 yılında 17,7 milyar dolara çıktı. Türkiye’nin 2009 yılındaki dünya çapında toplam yatırımının yüzde 16’sı Balkanlar’a yapıldı.”
“Türkiye güvenilir bir partner olarak görülüyor”
Nagy, Türkiye’nin bölgedeki ekonomik yatırımlarının yanı sıra Balkanlar’daki siyasi girişmelerde de güvenilir bir partner olarak görüldüğüne dikkati çekerek, şu ifadelere yer verdi: “Bunun göstergesi de Balkan ülkeleri ile Türkiye’nin üst düzey yetkililerinin toplantılarının sayısının artmasıdır. Türkiye’nin bölgede sergilediği arabuluculuk da çoğunlukla hoşgörü ile karşılanıyor.” Kültürel alanda da Türkiye’nin Balkanlar’daki etkisine işaret eden Nagy, “Balkanlar genelinde yayınlanan çeşitli Türk dizileri, toplumların Türk yaşam tarzı ve toplumuyla ilgili görüş ve düşüncelerini etkiliyor” ifadesini kullandı.
Nagy, ayrıca Türkiye’nin kolej ve üniversite gibi eğitim yatırımlarının, Osmanlı dönemi eserleri restore ettirmesinin, Türk kültür merkezlerini hayata geçirmesinin, Türk azınlıklara verdiği desteğin bölgedeki etkisinin ayrı bir göstergesi olduğunu kaydetti.
“Türkiye’nin bölgede yaptığı çalışmalar iki tarafın da çıkarınadır”
Gergely Nagy, Balkan halkının Türkiye’nin bölgedeki aktivitelerine pozitif baktığını belirterek, bu çalışmaların aslında her iki tarafın da çıkarına uygun olduğunu vurguladı.
“Ortak bir geçmişe, kültürel bağlara ve Osmanlı mirasına vurgu; ekonomik işbirliğini ve yatırımı kolaylaştırıyor” diyen Nagy, şöyle devam etti: “Balkan ülkelerinin çoğu, nispeten yoksul, ihracat ve doğrudan yabancı yatırımı miktarı oldukça sınırlı. Bu nedenle, Türkiye, ticaret ve yatırım yapıyor ve sürekli iyi fiyatlara firmaları satın alıyor. Bölge ülkeleri, AB’ye girdiğinde, bu şirketlerin değeri artacak ve böylece Türkiye AB üyesi olmasa bile şirketleri AB’nin ortak pazarına girmiş olacak.”
Dünya Bülteni