Bulgaristan Parlamentosu, ülkede 1989 yılında sona eren Komünist rejiminin Müslüman ve Türklere karşı uyguladığı asimilasyon kampanyasını kınayan bildiriyi kabul etti. Bugünkü oturumda ayrıca, 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının Bulgaristan tarafından resmen tanınmasını öngören bir karar tasarısı reddedildi. Bildiri Bulgaristandevletinin Türklere karşı girişilen asimilasyon kampanyasını resmi olarak kabul eden ilk belge olması açısından büyük önem taşıyor.
SUÇLULARIN CEZALANDIRILMASI DA TALEP EDİLİYOR
Eski başbakan ve Güçlü Bulgaristan İçin Demokratlar (DSB) partisi lideri İvan Kostov’un hazırladığı bildiri oylamaya katılan 115 milletvekilinin 112’si tarafından desteklendi. 3 milletvekili ise çekinser kaldı. Bildiride, asimilasyon kampanyasından sorumlu kişilerin sanık olduğu ve 20 yıldır sürüncemede bırakılan davanın yeniden ele alınması ve suçluların cezalandırılması da talep ediliyor. İvan Kostov, yüzlerce Bulgaristan Türkü ve Müslümanın hayatını kaybettiği asimilasyon kampanyasının eski komünist rejim tarafından “Yeniden Doğuş Süreci” olarak adlandırıldığını hatırlatarak “Bulgaristan Müslümanların Zorla Asimilasyonunu Kınama Bildirisi” olan belgenin parlamentonun tüm siyasi güçleri tarafından desteklenmesi gereken bir belge olduğunu söyledi.
Keşke Olmasaydı, yıllar sonra bile izleri hala silinmeyen “Belene Ölüm Kampları”nı tanıklarıyla birlikte gündeme getiriyor. Belene kampı 2.Dünya Savaşı sonrasında Todor Jivkov tarafından açıldığında, sosyalist rejimin muhalif unsurlarına yönelik bir toplama kampıydı. Ancak 1980’li yıllara gelindiğinde bu kamp Bulgaristan’ da yaşayan Türklerin asimile edilmesine yönelik bir ölüm kampı haline gelecekti. Kampa kapatılan Türkler, Türkçe konuşmak, sünnetli olmak, geleneklerini sürdürmekle suçlanıyor ve Türkiye’ye göçmeleri için baskı yapılıyordu. Göçmek istemeyen veya göçemeyen Bulgaristan Türkleri’ nin ise Belene Kampında maruz kaldıkları işkencelerden sonra Bulgaristan’ın aşırı milliyetçi köylerine sürgüne gönderilip, linç edilmeleri beklenecekti. Kampta Türklere uygulanan insan hakları ihlalleri arasında dövme, tecavüz, psikolojik baskı işkence türlerinden sadece birkaçıydı. Jivkov iktidardan alınmadan bir süre önceBulgaristan Komünist Partisi’nin aldığı bir kararla artık bu ülkede Türk ismi ve Türk varlığı diye bir şey kalmayacaktı. Devlet bu sorunu çözmeye o kadar kararlıydı ki, Türk nüfusun yüzde onunun imha edilmesi bile göze alınmıştı. Tüm bunların yaşandığı yer ise bir Avrupa ülkesi Bulgaristan’dı.
“ŞİDDETLE KINIYORUZ”
Kostov, “Komünistlerin yürüttüğü bu kampanya sırasında 360 bini aşkın Türk kökenli vatandaşımız göçe zorlandı. Etnik temizlik girişimi olarak gördüğümüz bu eylemi şiddetle kınıyoruz. Cumhuriyet Başsavcısı Boris Velçev’i bir an önce isim değiştirme kampanyası ile ilgili başlatılan ve ilerleme kaydetmemiş olan davayı yeniden ele almaya çağırıyoruz. Bu davayı ‘zaman aşımına uğratma’ girişimlerini, asimilasyonu tüm Bulgaristan halkının ortak suçu şeklinde gösterme girişimi olarak kabul ediyoruz. Yakın tarihimizin önemli bir sayfasını bir kez daha okuyup kapatmak zorundayız” diye konuştu. İvan Kostov, asimilasyon kampanyası ile ilgili Başbakan Boyko Borisov’un geçmişte söylediği “Fikir olarak iyi, metod olarak yanlış” ifadesini ima ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz ikili oynamak istemiyoruz. ‘Fikir olarak doğru, metod olarak yanlış’ diye bir şey yok, olması da mümkün değil. Komünist diktatör Todor Jivkov iyiydi, altında çalışanlar kötüydü demek de artık bir anlam taşımıyor. Bugün davanın sağ kalan tek sanığı Jivkov döneminin son Başbakanı Georgi Atanasov tek suçlu olamaz.”
OYLAMAYA ATAKA PARTİSİ VEKİLLERİ KATILMADI
Oylamaya insan hakları komisyonundaki görüşmeler sırasında karşı çıkan ana muhalefet Bulgaristan Sosyalist Partisi milletvekilleri ile ırkçı ve aşırı milliyetçiATAKA partisi milletkillerinin katılmaması dikkat çekti.
ensonhaber.com