Türkiye-Bulgaristan Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı Aziz Babuşçu, Bulgaristan’da ilk defa bir medya kuruluşuyla özel söyleşi yaptı. Babuşçu, Ajans Bulgaristan Türkiye temsilcisi Erdoğan Doğu ile görüştü.
Sizi biraz tanıyabilir miyiz?
Öncelikle böyle bir fırsatı verdiğiniz için size teşekkür etmek isterim. Ben ilk defa dostluk grubu başkanı olarak Bulgaristan ile ilgili bir röportaj yapıyorum. 1962 Trabzon doğumluyum. Vefa Poyraz Lisesini bitirdim. O yıllarda sınıfımızda Bulgaristan’dan gelen sınıf arkadaşlarım vardı. Sonra Marmara Üniversitesi’nin İktisat bölümünü bitirdim. 2004 yılında Ak Parti’de siyaset yapmaya başladım. 2006 yılında il Başkanımız olan Sayın Mehmet Müezzinoğlu Bey’in önermesi ile İstanbul İl Yönetimine girmiş oldum. 2007 yılında Mehmet Bey’in milletvekili adayı olması ile İstanbul İl Başkanı olarak atandım ve İstanbul’da 8 yıl il başkanı olarak görev yaptım. Bu dönem benim hayatımda çok önemli bir dönemdi. Bu dönemde İstanbul’da teşkilatlanma yapısına öncülük edebilecek çok büyük işler yaptığımıza inanıyorum. 2015’te milletvekili olarak seçildim ve bugünde halen milletvekili olarak görevimi sürdürüyorum. Evliyim, dört çocuğum ve beş torunum var.
Parlamentolar Arası Dostluk Grubu nedir? İşleyişini anlatır mısınız? Yeni dönemde ki amaç ve hedefleri neler olacak?
Ben ilk defa geçen dönem dostluk grubu başkanı olarak parlamento tarafından görevlendirildiğimde, Bulgaristan benim ilk parlamentolar arası dostluk grubum oldu. Bu gruplar ülkelerin ilişkilerini güçlendirme yönünde katkı sağlayan, iki ülke arasındaki kültürel etkileşime, ticaret ve sanayi süreçlerine katkı sağlayan, iki ülke arasında ki dostluğun sürdürülmesini sağlayan parlamentolar arasında ki heyetlerdir. Geçen dönem Bulgaristan dostluk grubu başkanıydım, bu dönemde yine Bulgaristan dostluk grubu kurucu başkanı olarak görev aldım. Bu ay içerisinde komisyonun diğer üyelerinin de belirlenmesiyle çalışmalarımıza devam edeceğiz.
Bulgaristan’ı özellikle mi seçmiştiniz, yoksa parti tarafından bir görevlendirme miydi?
Bulgaristan’ı özellikle seçmemiştim. Ama benim Balkanlara dönük hep bir özlemim oldu. Coğrafi olarak çok sevdiğim yerlerdi. Belki Karadeniz’i bana andırdığı için olabilir. Bulgaristan ile ilgili hafızamı tazeleyerek bu görevi üstlendim. Bir oğlum balkanlardan evlidir. Bu görevin çok isabetli olduğunu gördüm. Bu görevi benim için anlamlı kılan bir çok şey gördüm Bulgaristan’da. Balkanlarda en fazla Türk ve Müslüman nüfusa sahip olan Bulgaristan’da yaşayan soydaşlarımız ile ilgili sosyal, ekonomik, demokratik haklar, yaşam standartları gibi konuların çok daha fazla ilgi alanımız içerisinde olması gerektiğini gördüm. Belene kampı, isim değiştirme, sünnet yasakları gibi birçok konuda Bulgaristan bizim hafızamızda zaten vardı. İki hadise beni çok derinden etkilemiştir. Bunlardan bir tanesi; asimilasyon döneminde ‘’ Bizler Müslümanız, Türk’üz isimlerimizi değiştirmeyiz’’ diye ortaya çıkan bir avuç insanın o kış aylarında, dizlere kadar olan karı yara yara diğer köylere de haber veren dava adamlarının mücadele azmi beni çok etkiledi. Bir ikincisi yine o dönemde; 17 aylıkken şehit edilen Türkan Bebek olmuştu. Şehitleri anma etkinliklerine katıldığımda Türkan Bebek’in annesi mezarı başında ağlarken, o gözyaşları benim içime aktı.
Dedim ki o zaman;
Osmanlı’nın devamı olan Türkiye Cumhuriyeti, bu coğrafyada kalan soydaşlarını unutmamalı ve ilgisini alakasını büyük bir hassasiyetle devam ettirmek zorundadır. Bu iki hadise orada yaşayan soydaşlarımıza karşı muhabbetimi, bağlılığımı, sevgimi arttırmıştır. Bu iki hadise benim yapacağım çalışmalarda ana unsur olacaktır. Umarım önümüzdeki dönem, hem parlamentolar arası dostluğu pekiştirme hem oradaki parlamenter arkadaşlar ile soydaşlarımızın sorunlarını dile getirme, çözüm üretme anlamında daha faydalı bir dönem olacaktır.
Geçtiğimiz yıl Bulgaristan’da genel seçimler vardı. Türkleri temsil ettiğini ifade eden DOST ve HŞHP, Dost Birliği adı altında seçimlere girdi. Diğer Parti olan HÖH ise tek başına. Seçim sonuçlarına bakarsak; iki partinin birlik oluşturmasına rağmen meclise girememesinin ve HÖH’te yaşanan oy düşüşünün nedenleri nelerdir?
HÖH’ün az önce bahsettiğim mücadelelerden doğan bir parti olmasına, orada ki Türk ve Müslümanların beklentilerini karşılayacak bir siyasal hareket olarak ortaya çıkmasına ve bu şekilde meclise girmiş bir parti olmasına bakarsak; bu beklentileri karşılayacak bir siyasi tavrın ortaya koyulmadığı gerçeğini görüyoruz. Eğer HÖH; orada yaşayan soydaşlarımızın hem ekonomik, hem siyasal, hem hukuk ve hem demokrasi anlamında beklentilerine cevap verebilmiş olsaydı aynı hareket içerisinden ne HŞHP ne de DOST doğmazdı. Orada yaşayan soydaşlarımızın beklentilerinin karşılanmamasından dolayı bu iki parti ortaya çıkmıştır. Bu iki partide başka bir yerden çıkmamıştır. Her ikisi de HÖH’ün içerisinden doğmuştur. Genel Başkan Yardımcısı ve Genel Başkan konumlarından gelinerek bu siyasi partiler kuruldu. Öncelikli olarak bunu görmemiz gerekiyor. Üstelik kazanılan bazı haklar yaşanan sürecin zorunlu sonuçlarıdır. Bir siyasi mücadelenin sonuçları değildir.
HÖH içerisinden doğan siyasi partilerin beklentileri karşılayıp karşılamadığına bakarsak; doğrusunu isterseniz, HŞHP’nin beklentileri karşılayamadığını görüyoruz. Yeterince teşkilatlanamadığını, sahada olamadığını görüyoruz. Bulgaristan’ın siyasal koşullarının da bunun üzerinde etkisi olabilir ama sonuç olarak başarısız bir siyasal deneme oldu. Sonrasında DOST ortaya çıktı. Benim gözlemlerim kuruluş aşamasında pek olmadı ama sonraki süreçte dostluk grubu başkanı olarak izleme, gözlemleme şansı buldum. DOST ortaya çıkınca, soydaşımız bu partiyi bir umut olarak gördü. Hala bu umut devam ediyor mu derseniz, evet bence hala soydaşımız DOST’u bir umut olarak görmeye devam ediyor. Ayrıca bu iki partinin birlik kurması, bir demokratik olgunluk göstergesiydi.
Ben seçimleri Türkiye’den izleyen birisi olarak,15 milyonluk bir şehirde, 39 ilçede mahallelere kadar teşkilatlanmış, İstanbul’da sekiz yıl il başkanlığı yapmış birisi olarak Bulgaristan seçimleri döneminde yeni yeni tecrübeler edindim.
Dışarıdan gözlemlerime göre, Bulgaristan’da seçimlerin hızlı bir şekilde gündeme gelmesi, yeni kurulan bir partinin teşkilatlanmasını dahi tamamlamadan seçimle karşı karşıya kalması bir dezavantaj oluşturdu.
Propaganda döneminde karşılaşılan engellemeler, Dost Birliği’ne karşı neredeyse HÖH’ün de içerisinde bulunduğu bir cephenin oluşması, Dost Birliği adaylarının sahada tartaklanması, araçlarının camının kırılması, Avrupa Birliği üyesi bir ülkede asla görülmemesi gereken görüntülerdi.
Bunlar beni gerçekten çok şaşırttı. Burada, Türkiye’de yaşayan çifte vatandaş olan vatandaşlarımıza sandık sınırlaması getirildi. Bunlar antidemokratik uygulamalardı. İnsanların oy kullanma hakkı elinden alındı. Sandık kurulu önünde seçim beyannamesi doldurulma şartının getirilmesi bu da yetmezmiş gibi bu beyannamenin kiril harfleri ile yazılmasının istenmesi, Türkiye’de ki seçmenlerin oy kullanmasını engelledi. Irkçı partilerin militanları tarafından sınırda yaşlı teyzelerimiz tartaklandı. Bu olaylar çok geri demokrasilerde dahi göremeyeceğimiz durumlardı. Bütün bu engellemelere rağmen Dost Birliği yüz bin oyun üzerinde oy almıştır. Az önceki sıraladığım olumsuz durumlara bakarsak bana göre alınan oy yüz bin değil bunun çok daha ötesindedir. Bu engellemeler sandık sonrasında da devam etmiş olabilir. Öncesinde ortaya konan tavırlara baktığımızda tüm bunlar olabiliyorsa, sonrasında da bir şey yapılmadığını düşünmek abes olur diye düşünüyorum. Sonuçlara böyle baktığımızda tüm engellemelere rağmen Dost Birliği sandıkta önemli bir başarı elde etmiştir. Geleceğe umutları taşıyabilecek bir sonuç ortaya koymuştur. Umarım önümüzde ki süreçte DOST ve HŞHP partilerindeki arkadaşlarımız bunu doğru okur ve gereğini yaparlar. Soydaşlarımız tarafından kendilerine gösterilen bu teveccühe layık olabilmek için çok daha büyük gayretle çalışır ve HÖH’ün karşılayamadığı beklentileri onlar karşılayarak hem soydaşlarımıza hem Bulgaristan demokrasisine, Bulgaristan’da yaşayan tüm vatandaşlara hizmet etmeyi sürdürürler. Şunu da söylemek istiyorum; DOST ya da HŞHP sadece Bulgaristan’da ki Türklerin partisi olmamalı. Bulgaristan’da yaşayan tüm vatandaşların beklentilerini karşılayabilecek bir siyaset ortaya koymalılar. Bulgaristan Partisi olmayı becerebilmeliler. Parti yönetim kadrolarında da bütün Bulgaristan etnik yapısı temsil edilmeli. Bu mozaik sağlanabilmeli.
Bulgaristan ‘da Türklerin azınlık olmasına rağmen üç partiye sahip olmaları bir lüks müdür?
Tabi buna lükstür diyebiliriz. Ama koşullar ve arayış bu partileri ortaya çıkarmış gözüküyor. Ben isterdim ki HÖH, kendi soydaşının beklentilerini karşılayabilsin. Hem ekonomik, hem kültürel ve siyasal anlamda beklentilerini karşılayabilsin ve yoluna devam etsin. Ama bu böyle olmadı. HÖH bu beklentilere karşılık veremedi ve kendi içerisinden iki farklı siyasal hareketi doğurdu. Ben seçimlerden sonra, bu temsilin tek çatı altında mümkün olup olamayacağı noktasında istişarelerde bulundum. Ben yine de bunun denemelerinin doğru olacağını, bu temsiliyetin tek çatı altında olmasını, başarabilirlerse bunun meclisteki temsiliyet açısından da önemli sonuçlar doğurabileceğini düşünüyordum. Ve bu anlamda orada ki soydaşlarımıza katkı sunabilmek adına böyle bir gayretin içerisine girmeyi düşündüm. Ve Sn. Ahmet Doğan ile de iki görüşmem oldu. Başlangıçta çok iyi niyetli temenniler ifade edilmiş olmasına rağmen, Sn. Karadayı açısından da aynı şeyi söyleyebilirim ama sonrasında hiçbir mesafe alınmadığını ve alınamayacağını gördüm.
HÖH’ün içerisinden ayrılarak DOST’u kuran bir kadronun ilk seçimlerde yüz bin oy almasına rağmen, tek bir çatı altına gelebilir miyiz? Demesini, demokratik bir olgunluk göstermesi açısından önemsiyorum. Bu bize şunu gösterdi; siyasal yapıyı tek çatıya indirme noktasında bir irade gösteren DOST vardı, ben dostluk grubu başkanı olarak bu iradeyi destekledim. Sahip çıktım. Ama ortaya çıkan sonuç, seçmen tarafından değerlendirilmesi gereken bir sonuçtur. DOST bu iradeyi göstermesine rağmen, HÖH bunu engelledi ve buna karşı çıktı. Bunun değerlendirmesini elbette soydaşlarımız yapacaktır.
Lütfi Mestan, tek çatı altında bir siyasi yapıya olumlu mu bakmıştı?
HÖH’ün böyle bir irade göstermeyeceklerini bana en başta söylemişlerdi. Ama buna rağmen bir iyi niyet olarak bu adımı atmayı kabul etmişlerdi. HŞHP’de bu nokta da aynı iyi niyeti göstermişti. Ama bu iyi niyet girişiminde kapıyı kapatan taraf, HÖH yönetim kadrosudur. HÖH’ün milletvekili düzeyinde ki arkadaşlarımızın da bu iyi niyete yakın olduklarını gördüm bu süreçte. Bu üzücü bir durum, böyle olmamalıydı. Ben dediğim gibi soydaşlarımızın değerlendirmeyi en iyi şekilde yapacaklarına inanıyorum.
Bağlı bulunduğunuz Ak Parti’nin HŞHP ve DOST ile daha yakın olduğu algısı ile ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Ak Parti olarak kurulduğumuz günden beri Balkanlarda siyasi yapılara eşit duran bir partiyiz. Ama bize nasıl yaklaşılırsa, bizimle nasıl ilişki kurulursa elbette ona göre bizde muhataplarımıza cevap veririz. Ak Parti’nin mesafe koymasından ziyade HÖH’ün Ak Parti’ye karşı mesafeli bir duruşu var. CHP ile kurduğu ilişkiyi Ak Parti ile kurmayı tercih etmiyor. Bizde ki seçimlerde ve referandum sürecinde HÖH’ün yayınladığı deklarasyon ve basın bildirilerine baktığımda şahsen acaba bu metinler CHP binasında hazırlanıp HÖH’ e teslim edildi ve okudular mı diye düşündüm. HÖH, sadece CHP ile değil, diğer partilerle de iyi ilişkiler kurmalı. Burada Ak Parti’de var, MHP’de var, diğer siyasal partilerde var. Biz doğal olarak bize kim daha fazla adım atıyorsa onlarla daha çok ilişki içerisinde bulunuyoruz.
Balkanlar özellikle önümüzde ki yıllarda Türkiye için daha önemli olacak. Türkiye’nin Balkan politikasını değerlendirir misiniz?
Balkanlara bakarsak; acıyı, özlemi, göçü görürüz. O topraklarda kalan kardeşlerimiz en zorunu yapmışlardır, bu topraklarda kalarak. Maalesef Türkiye bu coğrafyalara yıllarca kayıtsız kalmıştır. Ak Parti iktidarı ile biz Balkanları yeniden keşfettik. Soydaşlarımızın bağlı bulundukları ülkeler ile iyi ilişkiler kurarak, onların meselelerine çözüm üretmeye başladık. Asla milliyetçi dürtüler ile olaylara bakmadık. Soydaşlarımız yaşadıkları ülkelerin birer kültür zenginliği, inanç zenginliğidir. Bu çerçevede tüm ekonomik, kültürel hak ve taleplerinin Avrupa çatısı altında, destek olmak adına politikalarımızı kurduk. Gelecekte de böyle olacaktır. Balkanlarda yaşayan soydaşlarımız, büyük bir imparatorluğun mirasıdırlar. Onların sorunları elbette bizim de sorunlarımız olacak. Ancak bu sorunların çözümünün, ülkelerin karşılıklı olarak evrensel bir boyutta uzlaşması ile mümkün olacağını düşünüyoruz. Önümüzde ki süreçte Sn. Cumhurbaşkanımızın ve Sn. Borisov’un şahsi dostluklarının etkili olmasını ümit ediyorum.
Biz İstanbul’da ki Demir Kiliseyi büyük bir harcama ile restore ettik, büyük bir törenle açılışını gerçekleştirdik. Vakıf arazileri konusunda çok önemli adımlar attık. Ama doğrusunu isterseniz aynı yaklaşımı henüz Bulgaristan’dan görmedik. Oralarda tamir edilemeyen camilerimiz, yeni yapılmasına engel konulan çalışmalarımız var. Umut ediyorum ki süreç içerisinde hepsi aşılacak. Bulgaristan yönetimi de bu hoşgörü ile hareket edecek.
Bazı sorunlarımız var; Belene Gazileri’nin hepsi gazi unvanı alamadı. Kendi içimizde mecliste alınacak bir kararla bu dava adamlarını onurlandırabiliriz. Ya da Türkan gibi şehitlerimiz var. Bu şehitlerimize, şehitlik unvanı verilebilir mi? Bu konuda mecliste adımlar atabilir misiniz?
Soydaşlarımızın sorunları ile ilgili birçok önemli adımlar attık. Gerek sağlık, gerek iskan, gerekse de emeklilik olarak. Önümüzde ki süreçte de yapılabilecek, çözüm sağlanabilecek, çözüme kavuşma imkanı olan tüm noktalarda parlamento ve bakanlıklar düzeyinde ki sorunların çözüme kavuşması için elimden gelen gayreti sarf edeceğimi, sizin aracılığınız ile vaat ediyorum, söz veriyorum.
Bu noktada STK’ lara da büyük görev düşmektedir. Doğrusunu isterseniz, soydaşlarımız adına örgütlenen derneklerin yeterince kendilerinden bekleneni karşılayamadıklarını düşünüyorum. Özellikle seçim döneminde bunu tecrübe edindim. Çok samimi, iyi niyetli arkadaşlarımızda var ama çok bu işlerle dertlenmeyen derneklerimiz de var. Ben dostluk grubu başkanı olarak hem parlamento hem de ilgili bakanlıklar düzeyinde elimden geleni yapmaya hazırım. Beni bu noktada bilgilendirecek, sorunları iletecek STK, dernek aracılığı ile çözüme kavuşturma noktasında hazır olduğumu sizin aracılığınız ile bunu ifade ediyorum. Bulgaristan’da yapılacak çalışmalar konusunda, sorunlar ve çözümler konusunda da Bulgaristan Parlamentosunda ki arkadaşlarla da çalışmaya hazır olduğumu ifade etmek istiyorum. Umarım önümüzde ki dönem, birçok sorunun çözüldüğü bir dönem olur.
Evlad-ı Fatihanlara son olarak neler söylemek istersiniz?
Bir kere şunun bilinmesini istiyorum. Türkiye her koşulda Onların yanında olmaya devam edecek. Onlar o topraklarda kalarak, zor olanı yaptılar. Zor olanı seçtiler. Hangi ülkede yaşıyorlarsa, o ülkenin anayasal hakları içerisinde demokratik mücadelelerini versinler. Onların orada olmaları, bağlı bulundukları ülkeler ile dostluğumuzu güçlendirecektir. Biz hep onların yanında olacağız. Soydaşlarımızı muhabbetle selamlıyorum. Sn. Cumhurbaşkanımızın da Balkanlara karşı ayrı bir sevgisinin olduğunu biliyorum. Soydaşlarımızda bundan emin olsunlar.
Kaynak: Ajans BG