Geçtiğimiz yıl Türkiye sınırları içindeki Meriç ilçesinden yasadışı yollarla Yunanistan’a yaklaşık 55 bin kaçak göçmen ulaştığı belirlendikten sonra, yasadışı göçü durdurması için Yunan hükümetine yapılan yoğun iç baskılar sonucunda, Türkiye’de Meriç, Yunanistan’da ise Evros olarak adlandırılan nehir boyunca 4 metre yüksekliğinde bir güvenlik çiti inşa edilmesi yönünde bir proje ortaya çıktı.
Dikenli tel eşliğinde inşa edilecek olan 12,5 kilometrelik çit ve ona eşlik eden bir kumanda merkezinin kurulumu, Şubat ayı başında 5 milyon Euro üzerinde bir maliyet ile başlatıldı ve 2012 sonu itibariyle tamamlanması öngörülüyor.
“İyi çitler, iyi komşular yaratır,” demişti şair Robert Frost bir zamanlar… Bununla birlikte, sembolizm ve uygulanabilirlik, Meriç çiti söz konusu olduğunda bulanıklaşıyor; keza zaman zaman taşkınlara neden olan nehrin her iki yakasında farklı görüşler mevcut.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2012 Ocak ayında Yunanlı meslektaşıyla birlikte yapmış olduğu bir basın toplantısında, proje hakkında kendisine yöneltilen soruya cevaben, “Buradaki olay Türkiye’ye karşı olan veya Yunanistan’a karşı olan bir düzenleme değil,” demiş ve bu çiti çok fazla önemsemediğini belirtmek için şu sözleri eklemişti:
“Bunu duvar olarak nitelemek yanlış olur. Olay çittir. Ve birbirimize karşı olan güvenimiz de tamdır.”
Bununla birlikte, SES Türkiye‘ye açıklamalarda bulunan Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi Ioannis Grigoriadis’e göre, çitin yasadışı göçü sınırlandırma anlamındaki pratik etkileri asgari düzeyde olacak; keza kaçak göç akışı durmayacak; sadece Yunanistan ve Türkiye’nin paylaştığı 200 kilometreden uzun nehir sınırının farklı geçiş noktalarına doğru kayacak.
“Öte yandan, projenin olumsuz bir sembolik iması da olacak. Avrupa entegrasyonu projesi -ki Yunan-Türk yakınlaşmasına ilham vermiştir- köprüler kurup, engelleri yıkmakla ilgilidir; mevcut olmayan noktalara yeni engeller yaratmak ise bunun dışında kalır,” diye ekliyor Grigoriadis.
Bununla birlikte, 900 kilometre ötede bulunan Atina’da 6 Şubat günü suç oranlarının rahatsızlık verici bir düzeye erişmesi karşısında çok farklı bir hissiyat hâkimdi.
Yasadışı göç konusunda gerçekleşen ve siyasi açıdan son derece gergin geçen bir forum sırasında, Yunan parlamenterlerden Giorgos Papanikolaou, Atina ve AB’nin, ikili ve çok taraflı taahhütlerini tam olarak yerine getirmesi için Ankara’ya baskı yapması gerektiğini belirtmiş; özellikle de iki ülkenin 2001 yılında imzaladığı geri kabul protokolüne vurgu yapmıştı.
Foruma katılan konuşmacılar, Yunanistan’da hâlihazırda yaklaşık yarım milyon yasadışı göçmen olduğuna dikkat çekiyor ve bu göçmenlerin ortalama 300 kadarı, her gün Meriç nehrini aşmaya çalışan Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’dan geliyor. Bunlardan çoğu Batı Avrupa’da bir nihai adrese ulaşmaya çalışıyor; ancak ilk büyük mücadelelerini, Meriç nehrini aşarken veriyorlar.
SES Türkiye‘ye konuşan Meriç kaymakamı Halid Yıldız, Yunanistan ve AB’nin, Türkiye’nin yasadışı göçmenlerin kullandığı bir transit ülke olarak sahip olduğu kritik konumu gözeterek, sorunu çözmede farklı bir yol benimsemeleri gerektiğini kaydediyor.
“Bu durum, Yunanistan’ın sırtındaki yükü, Türkiye’ye yüklemekten başka bir işe yaramayacaktır,” diyor Yıldız.
Meriç bölgesinde doğup büyümüş duayen gazetecilerden Dimitris Petroviç ise, SES Türkiye’ye yaptığı açıklamada, çitin etkisini bekleyip görmek gerektiğini belirtiyor.
“Şu anda her noktadan gelen yasadışı göçmenler var; sınırda çok daha fazla sayıda polis elemanına ve Türk tarafının daha fazla işbirliği göstermesine ihtiyacımız var,” diyor Petroviç.
Ve ekliyor: “Biz Lüksemburg değiliz. Yanı başımızda nelerin olduğunu görüyorsunuz. Artık ateşli silahlar kullanan kaçak göçmenlerle karşılaşıyoruz; dolayısıyla tehlike artık eskisinden daha büyük.”
Spesifik kara geçidinin kaçak göçmenler için niçin daha tercih edilen bir “geçiş yolu” olduğu sorulduğunda ise, Petroviç, böylelikle nehri geçerken yaşanan tehlikelerin ortadan kalktığına dikkat çekiyor.
“Artık göç akışının büyük kısmının Evros’un merkezine ve güneyine kayacağına dair bir inanış söz konusu. Bunun tek uzun vadeli çözümü, komşumuz üzerindeki AB baskısını artırmaktır. Ne yazık ki, karşı tarafta yaşanan “büyük iş ilişkileri” söz konusu; bunu kimileri “gayriresmi seyahat acentesi” olarak da adlandırabiliyorlar.”
Ballkan Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Bayram Çolakoğlu da, SES Türkiye’ye yaptığı açıklamada, bu çitin gelecekte çok büyük trajedilere gebe olduğuna dikkat çekerek, göçmenlerin ileride alternatif ve daha tehlikeli güzergahlara yönelmek zorunda kalabileceğini belirtiyor.
Çolakoğlu, bu açıklamasını, Meriç nehri kıyısındaki Tyheros köyü yakınlarında Yunan polisi tarafından birkaç gün önce bir Afrikalı kadının cesedinin bulunmasından günler sonra yaptı. Söz konusu kadının, nehri kaçak yollarla geçmeye çalışan bir teknenin alabora olması sonucunda denize düşerek boğulduğu tahmin ediliyor. Aynı kazada, 9 yaşındaki bir kız çocuğu ve dedesinin de yaşamını kaybettiği ve cesetlerinin Meriç’in kabaran ve buz gibi sularına karıştığı kaydediliyor.
“İnsan kaçakçılığının temel sebeplerini ortadan kaldırmak ve suç örgütleriyle mücadeleye girişmek son derece önemli; keza göç etmek isteyen bu insanlar, bu örgütlere çok yüksek miktarlarda para kazandırıyorlar,” diye ekliyor Çolakoğlu.
SES Türkiye için Atina’dan H.K. Tzanis ile İstanbul’dan Menekşe Tokyay’ın haberi:
http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/world/2012/02/14/feature-01