Üsküp o kadar Türk o kadar Müslüman’dır ki kokusu sinmiştir toprağına. Benim için o yalnız bir şehir değildir; o Yahya Kemal’dir aynı zamanda. Zira Üsküp’e geldiğim gibi onu aradım adeta…
“O yaşlarımda ben, Üsküp minarelerinden yükselen ezan seslerini duyarak, içim bu seslerle dolarak yetişiyordum. Ezan-ı Muhammedi başladığı zaman evimizde ruhanî bir sessizlik olurdu. Galiba Üsküp’ün sokaklarında da böyle bir rüzgâr dolaşır, bütün şehri bir mabet sükûnu kaplardı. Annemin dudakları ism-i celâlle kımıldardı. 1300 sene evvel, Hazret-i Muhammed ’in Bilâl-i Habeşî’den dinlediği ezan, asırlarca sonra hem dinî hem millî sedamız olmuştu. O anda semamızın mağfiret âleminden gelen ledünnî bir sesle dolduğunu hissederdim.
Lâkin bu sesler, beni bütün ömrümde bırakmış değildir. Müslüman Türk çocuklarının dinî ve millî terbiyesinde ezan seslerinin büyük tesiri olduğuna inanırım. Paris’te iken bile, hiç münasebeti olmadığı hâlde, kulaklarımda Üsküp’teki ezan seslerinin akseddiği anlar olmuştur.”
İşte milli şairimiz Yahya Kemal Beyatlı böyle anlatıyor doğduğu şehir Üsküp’ü…
2004 yılında Bosna Hersek’e gittiğimde dağların üzerinden Saraybosna’yı görünce, zaman tünelinden geçip de Osmanlı’nın bir şehrine gelmiş gibi hissetmiştim. Şehir o kadar Osmanlı idi ki …
Üsküp’e gelince de buna benzer duygular yaşadım. Türkiye dışında bir ülkede değil de Eminönü Sultanahmet civarındaydım ya da Bursa’daymış gibi hissettim kendimi.
Vardar Nehri’nin böldüğü şehrin bir yakası Makedon diğer yakası Müslüman, yani Türk, Arnavut ve Boşnak. Buram buram her karışı tarih olan kısım Müslümanların yaşadığı bölüm. Ancak bu bölümün yeterince canlı olmadığı rahatlıkla izlenebilir. Zira şehrin bu kısmı fakir… Türkiye’de bir şehir merkezinde bulunsa paha biçilemeyecek hanlar değerlendirilemiyor yeterince, hamam çok ama maalesef hamam olarak kullanılanı yok, restorasyon büyük problem. Aslını bozan restorasyon örnekleri insanın içini acıtıyor. Vahhabilerin katlettiği tarihi eser örneklerinden mi yoksa bizim yaptığımız restorasyonlarda cami temelindeki havalandırma tünellerinin kapatılmasından mı bahsedeyim.
Vardar Nehrinin Müslüman tarafında Makedonların verdiği büyük, çirkin görüntülü Osmanlı silüetini gölgeleyen garip binalar… “kasıtlı yapıyorlar” diyor, halk. Resmi olarak bir, fiili olarak 350 kadar Musevinin yaşadığı Üsküp’te yapılan sinagog, üçbin beşyüz kişi rahat sığar herhalde. Makedonlar genellikle tarihi eserlerin kitabelerini yok etmişler. Sanki bu eserler 500 yıl önce yoktu. Yine de şükrediyoruz ki ayakta kalmışlar…
Yukarıdaki durum aslında Balkan ülkelerindeki genel problemin farklı bir versiyonu, zira genelde bu ülkeler… Ülkelerinde milli bir şuur oluşturmanın yolunu Türk düşmanlığında bulmuşlar. Bizim izlerimizi de o yüzden yok etme çabası var, hala… Halbuki Yahya Kemal’in Üsküp’ü bir açık hava müzesi olur adeta ve işsizlikten kıvranan Makedona’yı da ihya etmeye yeter.
Beni en çok sevindiren Üsküp’teki sivil toplum kuruluşları idi. Her biri gayret içinde; hayata tutunmak, haklarını savunmak ve Makedonlarla eşit statüde vatandaş olmak için… bilinçlenmek için… özüne sahip çıkmak ve sürdürmek için… var olmak için…
Orası remiyette “Skopye” de olsa bizim için Üsküp. Tabelada böyle yazabilir, ama ağızlarda “Üsküp”, Yahya Kemal’in Üsküp’ü..
Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır
Evlad-ı Fatihana onun yadigârıdır
Üsküp ki Şar Dağında devamıydı Bursa’nın
Bir lale bahçesiydi dökülmüş temiz kanın
Kalbimde bir hayali kalıp kaybolan şehir
Ayrılmanın bıraktığı hicran derindedir
Çok sürse ayrılık, aradan geçse çok sene
Biz sende olmasak bile sen bizdesin gene
(Yahya Kemal Beyatlı)
1 thought on “Üsküp ki Yıldırım Beyazıd Han diyarıdır”