Kutlu ESENDEMİR/YUNANİSTAN
Derin ekonomik kriz, komşu Yunanistan’ın son dönemde, Avrupa Birliği’ni de peşinden sürükleyen en önemli baş ağrısı… Geçen hafta yapılan genel seçimlerde kaderini Avrupa Birliği’nden yana çizen “Komşu”da, 150 bini aşkın Batı Trakya Türkü de bu krizden payını alan kesimden. Batı Trakya Türkleri bunun yanında azınlık olmanın tüm olumsuzluklarını yaşıyor, anavatan Türkiye’de oluşan her gelişmeden payına düşeni de alıyor. İskeçe Müftüsü Ahmet Mete, Batı Trakya Türk toplumunun önde gelen dini temsilcisi. Müftü Mete’yle geçen cumartesi günü İskeçe’de buluşup Suriye-Türkiye geriliminden,Yunanistan ve anavatanda yaşananların Batı Trakya’ya yansımalarını konuştuk.
- Türkiye, 1974 Kıbrıs çıkarmasının ardından ilk kez Suriye ile savaşa bu kadar yakın. Bu durum sizi de ürkütüyor mu?
İnşallah İslamülkeleri arasında böyle bir şey olmaz. Fakat emperyalizm ve İsrail faktörünü, bir de Suriye’yi yönetenlerin Müslüman kanı içmekten hoşlanan tiplerden oluştuğunu unutmamak lazım. Bunlar Türkiye’ye sıkıntı vermek ve savaşa çekmek için yürütülen çalışmalardır. Türkiye, bu oyunu kavrayabilecek kadar büyük bir devlet. Bir de NATO ülkesi. NATO’nun da kolay kolay Türkiye’yi böyle bir hataya iteceğine ihtimal vermiyorum. Yoksa Ortadoğu’nun içerisinde bulunan bazı faktörler, Türkiye’yi içinde bulunduğu konumdan aşağı indirmek için uğraşacaklardır.
– Olası bir savaşta Kıbrıs Rum Kesimi ya da Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı alacağı negatif bir tavır, Batı Trakya’daki Türk azınlığa nasıl yansıyacaktır?
Türkiye ile Yunanistan ya da Kıbrıs ne zaman soğuk bir ilişkiye girseler azınlıklar etkilenir. Biz de Kıbrıs savaşında, Boğazlar’da ya da Akdeniz’de olan gerilimlerden etkilendik. Çünkü Türk düşmanlığı Yunanlılar arasında yaygındır. Fakat Suriye’de Rum Kesimi’nin bir tavrı olursa, büyük sıkıntıların yaşanacağına inanmıyorum.
- Bu toprakları iyi tanıyan biri olarak, Yunanistan’ın böylesi büyük bir ekonomik krize neden girdiğini düşünüyorsunuz?
Bu krize girmemesi için Yunanistan’ın birçok önlemalması gerekiyordu ama almadı.
– Neden?
Avrupa Birliği içerisinde rahatına düşkün bir halktan söz ediyoruz. Yüksekmaaşlar alan, siestasını yapan, rahatına bakan, para biriktiren fakat üretimde hiçbir katkısı olmayan bir halk.
- Kriz ne zaman sinyallerini vermeye başlamıştı?
Kriz, 2010’dan sonra yavaş yavaş gelmeye başlamıştı. 2011’de belirginleşti. Son zamanlarda da herkese etki etti. Çalışmayı bilmeyen bir toplumvar burada. Başkasının verdiği paylarla lüks hayat yaşayan bir toplumun başına bunların gelmesi kaçınılmaz. Türk halkına, Alman halkına hep gülmüşlerdi. “Çok çalışan bir halk, fakiri çok olan bir halk” derlerdi. Fakat şimdi daha da kötü durumlara düştü Yunanistan.
- Ne gibi?
Mesela Türkiye’de çöplerde ekmek arayan insanları gösterir ve gülerdi Yunan televizyonları. FakatYunanistan’ın çöplerinin yüzde 90’ını şimdi açlıktan Yunanlılar karıştırıyor.
– Peki bu ekonomik kriz Batı Trakya Türklerini nasıl etkiledi?
Daha kriz gelmeden önce Yunan Hükümeti’nce, Batı Trakya’da Avrupa Birliği’nin verdiği önlempaketi çerçevesinde, tütün,mısır, biber, pamuk gibi ürünler kotalara bağlandı. Batı Trakya toplumu böylelikle ürününü satamaz oldu. Çok ürün verdiğiniz zaman devlet almaz oldu. Primlerden kesintiler olmaya başladı. Daha kriz çıkmadan önce Batı Trakya krize sokulmuştu. Ve net söyleyeyim: Batı Trakya krizden iki kat daha fazla etkilendi. Bu krizde devletin zaten baskısı var. Zaten AB’nin tarımve hayvancılıkta geliştirdiği politikalar, bize müdahale edemeyeceğimiz anlarda dikta edilmişti. Ürün para etmedi, hayvanlar çok ucuza gitti. Çarşının halini görüyorsunuz.
Yunanlılar çöplerini var olmak için karıştırırken, Batı Trakya Türkleri ne yapıyor?
Biz hayat boyunca zengin olmadık ki, bu yoksulluk bizi fazla etkilesin! Biziminsanımız, patatesini soğanını çıkarır. Kışlık idaresini yapar. Kıtlık geçirdik biz. Gördük. Yaşadık. Batı Trakya Müslüman Türk toplumu ne olursa olsun dilenci pozisyonuna düşmeyecektir.
Sizce kriz nereye varacak?
Yunanistan bence iki şekilde pozisyon alacak. Ya AB, Yunanistan’ı bir yere kadar destekleyip bir yerden sonra bırakıp kaderine terk edecek. Ki zor bir olasılık bu. Ya da Yunan halkı kendi özeleştirisini yapacak. Çalışmanın gerekli olduğunu görecek. Fazla devlete yüklenince sonuçlarının neyemal olacağını görecek. Buradan çıkış çalışma üretmeyle olacaktır.
Geçen haftaki genel seçimlerde radikal sol koalisyon “SYRİZA”nın Türkler’in yoğun yaşadığı İskeçe’de en yüksek oy oranı olan yüzde 38.6’ya ulaşması nasıl açıklanabilir?
Türk toplumu en şanslı SYRİZA’yı görmüştür. Yeni Demokrasi Partisi Genel Başkanı Samaras, Dışişleri Bakanı olduğu zamanda, “Türkleri öldürün” diyen biridir. Azınlık bu nedenle ona oy vermemiştir. SYRİZA olayında, yalnız SYRİZA ve KKE Partisi (Komünistler)Müslüman Türk aday çıkarmıştı.
Bir dindar olarak Komünistlere karşı önyargınız yok muydu?
İnsan her yerde insandır.
- Şu an Batı Trakya toplumunun temel sorunları ne?
Bizde eğitimsorunu var. Özerk olması gereken okullarmaalesef devletin elinde. Öğretmenler de, denetimmekanizmaları da. Vakıf sorunu önemli ki, devletin dışında kimseninmüdahale şansı yok.
– Türkiye’de kimi Kürt vatandaşların da anadilde eğitim talebi var.
Türkiye devleti büyüktür. Bu talebi de yerine getirir. Eleştirmek istediğimbir konu var. Kürtler, Cumhuriyet’i kuran ana unsurlardandır. Kürtleri azınlık unsuruna getirmek istiyorlar ki, azınlık çok zordur. Azınlığın ne demek olduğunu anlamak istiyorlarsa, bunu bize sorsunlar; ne zor olacağını göreceklerdir. O halktan bir cumhurbaşkanı çıkabilmişse olmayacak şeylerin hayaline gerek yok. Ama anadilde eğitimistemek haklarıdır insanların.
‘3 az 5 çocuk istiyoruz’
- Başbakan’ın, “dindar gençlik” söylemi Batı Trakya’da nasıl yankı buldu?
Vallahi Batı Trakya dindar gençliği zaten yetiştiriyor. Bu noktada sıkıntı yok. Şimdi Türkiye’de farklı kesimlerin korkuları var gibi geliyor. Dindarlıktan hiç kimseye zarar gelmez. Ancak dindarlığın yobazlığından zarar gelir. Bunu biz de kabul etmeyiz. Dindarlığı kullanıp da devletlere ya da toplumlara zarar getirmek isteyen dindarlar, sakalını uzatıp, sarığını takıp yollarda anarşi estiren dindarlık İslam’da yoktur.
– Ya Türkiye’de sıklıkla tartışılan muhafazakâr burjuvazinin yaşam tarzı buradan nasıl görünüyor?
Biz Türkiye’de olan her şeyi burada da gözlüyoruz. Burada da var. Mesela Türkiye’de Türkçe ezan okununca burada da okunmuş, Şapka Kanunu yürürlüğe girince herkes şapka takmıştı. Zamanın şartlarına göre bazılarını tenkit etmemek mümkün değil. Mesela daracık bir pantolonun üzerinebaşörtüsü ya da türbanı biz de tasvip etmiyoruz. Ama pardösüsünü giymiş, türbanını takmış insanların da, özgürce insan haklarına sahip olduğunu düşünüyoruz. Ama bizde burjuvazinin b’si yok. İnsan gibi yaşamanın mücadelesini veriyoruz.
– Başbakan Erdoğan, sıklıkla toplumdan 3 çocuk istiyor. Siz de verdiğiniz vaazlarda Batı Trakya Türk toplumundan bu dilekte bulunuyor musunuz?
Biz azınlığız ve aslında bizim 5 çocuk istememiz lazım. Güç olmak için çok çocuk istemek lazım. Türkiye’yi bilemiyorum tabii.
– Batı Trakya Türkleri arasında cemaat faaliyetlerinin durumu nedir?
Süleyman Efendi Cemaati var. Fethullah Hoca var. Nurcu dediğimiz kesim var. Fakat şu var: Ama hangi cemaat olursa olsun, başta olan şemsiye müftülüktür. Kuran kursları olsun, evlerdeki çalışmalar olsun, İskeçe’de müftülüğe açık olduklarını söylemişlerdir.
– Ya Gülen Cemaati?
Onlar tarz olarak bulundukları ülkede devletle çalışırlar. Burada okul faaliyetleri olmasa da Yunan Devleti’yle birlikte çalışmalarda bulunuyorlar.
‘Sezaryen cinayet değil’
- Kürtaj sizce cinayet mi?
Bu konuya girmeyeyim. Türkiye’de pek çok hoca bu konuya cevap verdi. Fetvası sorulduğunda bir cinayet var tabii ve cehalet çok şeyi yaptırır. Canlanmış olan cenini bile çıkaran insanlar var. Canlandıktan sonra Yunanistan’da bir yasak var. Dinen de cenin canlandıktan sonra çıkarılması yasaktır.
– Sezaryen cinayet midir peki?
Din başka türlü kurtuluş yoksa zaten sezaryene müsaade ediyor. Cenini öldürmüyorsunuz ki; niye cinayet oluyor? Bunu bilemiyorum.
– Türk Diyaneti’nde de az alkollü bir biçimde ibadet yapılabileceği yolunda bir makale yayınlandı. Sizin bu konudaki yaklaşımınız ne?
Kuran-ı Kerim’de hüküm, ne okuduğunuzu bilmeniz şartını getirir. Günlük dille ifade edeyim: Bir kadeh içtiniz. Camiye gittiniz. Yaptığınız hareket haramdır ama ibadetinize engel değildir. Sınırı sarhoş olma noktasına geldiği zaman o ibadet durur.
Haber Türk