Türkiye son yıllarda Balkan bölgesine yönellik daha inisiyatifli bir dış politika izliyor ve bu ülkelerle olan güçlü diplomatik ilişkilerin yanı sıra bölgesel barış ve istikrara katkıda bulunabiliyor. Türkiye’yi bölgedeki ekonomik varlığını artırmaya çağıran bölgedeki siyasi örgüt ve STK’ların temsilcileri böyle söylüyor.
Türkiye, Sırbistan ve Bosna-Hersek’in (BH) cumhurbaşkanları arasında Nisan 2010’da İstanbul’da imzalanan İstanbul Deklarasyonu, Türkiye’nin Balkanlar’daki rolü hakkında önemli bir başarının işareti oldu. Türkiye’nin bölgeye yönelik dış politikasının yeniden canlandırılması, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yaklaşımı ve konuşmaları sonrasında sık sık “Neo Osmanlıcılık” olarak adlandırılıyor.
İstanbul Deklarasyonu’nu imzalayan üç devlet başkanı, belgede “Bosna-Hersek’in uluslararası alanda tanınan sınırları dahilindeki toprak bütünlüğü, egemenliği ve tüzel kişiliğine olan bağlılıklarını dile getirirken, BH içindeki ulusal uzlaşmanın önemini vurguladı.” Bu belgenin en önemli kısmı olarak kabul edildi ve iki ülke arasındaki bütün sorunlara çözüm sağlamasa da, Türkiye’ye Sırbistan’a BH’nin toprak bütünlüğüyle ilgili yorum yaptırdığı için övgüde bulunuldu.
BH’nin Federal Eğitim ve Bilim Bakanı Damir Masiç SETimes‘a verdiği demeçte, “[Türkiye’nin] bölgedeki bütün siyasi süreçteki rolüne oldukça müteşekkir olduğumuzu söylemeliyim. [Ancak] son yıllarda, komşularımızla gerçekten diplomatik ve siyasi sorunlarımız olmadı. Daha çok günlük yaşamla ilgili sorunlarımız oldu … ve bunları kendi başımıza çözmemiz gerekti.” diyor.
Bunlar arasında Masiç, BH’nin Hırvatistan ile arasındaki ticari sorunlara işaret ederek, Bosnalı şirketlerin Hırvat şirketlerinin BH’de sahip olduğu aynı karşılıklı muameleyi görmediğini söylüyor. Bakana göre bir diğer sorun da, BH’nin Hırvatistan ve Sırbistan ile aradaki kesin sınırlarıyla ilgili bir anlaşmayı asla hazırlamamış ve imzalamamış olması.
Masiç, Türkiye’nin tüm koşullarda Balkanlar’da kesinlikle olumlu bir etki ve nüfuza sahip olduğunu belirtiyor. Bakan, “Fakat bizim memnun olmadığımız ve iyileştirmeler yapılabileceğini düşündüğümüz [alanlar] kesinlikle ekonomik işbirliği.” diyor.
Ankara’daki Orta Doğu Teknik Üniversitesi uluslararası ilişkiler bölümü başkanı Hüseyin Bağcı’ya göre, Türk diplomasisinin Balkan bölgesindeki önemli başarıları ülkeye NATO ve AB içinde daha güçlü bir pazarlık konumu sağlıyor. Ülke, Balkanlar’ın 1990’larda Yugoslavya’nın çöküşü sonrasında ihtilaf, savaş ve etnik temizliğe maruz kalan bölgelerindeki uluslararası girişimleri destekledi ve BH ve Kosova krizleri konusunda özellikle etkin bir rol oynadı.
Türkiye’nin bütün önemli barış ve istikrar girişimlerine katıldığını ve Kosova sorunuyla ilgili NATO operasyonlarında etkin rol oynadığını belirten eski Kosova Cumhurbaşkanı Fatmir Seydiu, Türkiye’nin güçlü yatırımlarla ülkesinin savaş sonrası ekonomik kalkınmasına katkıda da bulunduğunu kaydediyor.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan (solda) Makedon mevkidaı Nikola Gruevski ile Eylül ayında Üsküp’te bir araya geldi. [Reuters]
|
SETimes‘a konuşan Seydiu, “Türkiye’nin Kosova’ya verdiği güçlü desteği sürdürmesi ve [Balkan] bölgesindeki ülkelerle olan işbirliğini doğal şekilde devam ettirmesi son derece önemlidir. Bu davranış, bu ülkeler arasında bir işbirliği ortamı oluşturulmasına ve başta Sırbistan’ın Kosova’y olan yaklaşımı olmak üzere önümüze çıkacak engellerin aşılmasına yardım edecektir.” diyor.
Seydiu, Kosova’nın bağımsızlığını tanıyan ilk ülkelerden biri olarak Türkiye’nin, başta İslam Konferansı üyeleri olmak üzere ülkenin başka ülkeler tarafından da tanınması için yoğun kulis faaliyetleriinde bulunduğunu söylüyor. Ancak cumhurbaşkanı, özellikle Türkiye’nin Hırvatistan, Sırbistan ve BH ile yaptığı toplantılara atıfta bulunarak, ülkenin Kosova’yı bölgesel resmi toplantılara dahil etmesi gerektiğini de savunuyor.
“Kosova’nın [bölgesel] ortaklığın bir parçası olması ve [sonrakinden] kaçınılıyormuş gibi anlaşılmaması için … Türkiye’nin ağı bu yönde genişletmesi gerektiğini düşünüyorum.”
İstanbul Bilgi Üniversitesi uluslararası ilişkiler öğretim üyesi İlter Turan SETimes’a verdiği demeçte, “Böyle bir durumda yardımcı olmak için, her iki tarafın da [Kosova ve Sırbistan] irade göstermesi gerekiyor, aksi takdirde Türkiye tek taraflı tavır alma riskine girer.” diyor. Ancak Turan, Türkiye’nin BH’de yaptığı gibi Kosova sorununu çözmeye ilgi gösterebileceğini de belirtiyor.
Öte yandan Bağcı, bunun hem Kosova hem de Sırbistan tarafından istenmesi halinde Türkiye’nin arabulucu rolü oynamak için bir fırsat olduğunu savunuyor. Sırbistan’ın, AB üyeliği aday statüsünün getirdiği yükümlülükler nedeniyle Kosova sorunu konusunda Temmuz ayından önce bir çok adım atması gerekeceğini belirten Bağcı, arabuluculuk yönünde bir talebin AB’den gelebileceğini de belirtiyor.
Türkiye’nin Sırbistan ile siyasi ilişkileri son birkaç yıldır zirvede ve bu da Türkiye’nin Balkanlar’daki daha inisiyatifli rolü bağlamında önem taşıyan unsurlardan birisi. Türkiye’nin Kosova’nın bağımsızlık ilanını tanıması sonrasında yaşanan iniş ve çıkışlar sonrasında, son yıllarda karşılıklı olarak en üst düzey resmi ziyaretler gerçekleşiyor.
Sırbistan’da Kosova’nın bağımsız bir devlet olarak tanınmasını destekleyen bir siyasi parti olan Liberal Demokrat Parti’nin genel başkan yardımcısı ve Sırbistan parlamentosu üyesi Nebojsa Randeloviç SETimes’a, “Belgrad ve Priştine’nin önceliği ekonomik işbirliği ve halkın [yaşam standartlarını yükseltmek] olmalı. Siyasi baskılar zamanla sona ermeli.” diyor.
Merkezi Üsküp’te bulunan Balkan Barış Kulübü başkan yardımcısı Abdula Saliu’ya göre Türkiye, BH ve Kosova sorununa olan doğrudan müdahalesine karşın, Makedonya’daki Arnavut sorunu konusunda dolaylı bir rol oynadı.
SETimes‘a konuşan Saliu, Türkiye’nin Makedonya ile arasındaki son derece iyi ilişkiler nedeniyle bu konuya resmen müdahil olmadığını belirterek, Türk STK’ların yanı sıra Türkiye Uluslararası İşbirliği ve Kalkınma Dairesi’nin önemli bir rol oynayarak, Arnavut azınlık halkını eğitim yardımı ve önemli kültür eserlerinin restorasyonu yoluyla desteklediğini söylüyor.
Karadağ başbakan yardımcısı Vujica Lazoviç’e göre Türkiye, Yugoslav sonrası dönemde Balkanlar’da istikrarın sağlanmasında yapıcı bir rol oynadı ve şu anda bütün Balkan ülkeleriyle mükemmel ilişkilere sahip.
SETimes‘a konuşan Lazoviç, “Ortak dost bir ülkeye sahip olmak çok önemli … özellikle de bölgedeki komşu ülkelerin kendi aralarında iyi bir işbrliği olmadığı durumlarda.” diyor. Lazoviç, bölgeye yatırım yapan Türk firması sayısının artmasını umduğunu da belirtiyor. Başbakan yardımcısı, “Biliyorsunuz, [iyi] bir ekonomi her şeyin temeli, her sorununun çözümüdür.” diyor.
(Bu haberin genişletilmiş bir hali turkey.setimes.com sitesinde yayınlanmaktadır)