Gümülcine S.Müftülüğü Bayan İrşad Ekibi’nin 12 Aralık akşamı düzenlediği 6. Aşure Etkinliği Gümülcine’de gerçekleşti. Son yılların en kalabalık etkinliğine Gümülcine S.Müftüsü İbrahim Şerif’in, “Kendi kültürünü gelecek nesillere aktarmayan milletler zaman içinde yok olmaya mahkumdurlar.” Sözleri damgasını vurdu.
Etkinliğe Gümülcine S.Müftüsü İbrahim Şerif, T.C. Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener ve Muavin Konsolos Adnan Öztürk, Kozlukebir Belediye Başkanı İbrahim Şerif, İpsala Müftüsü İsmail Geyim, D.E.B. Partisi Başkanı Mustafa Aliçavuş, İskeçe S.Müftü Yardımcısı Ahmet Hraloğlu, BAKEŞ Müdürü Pervin Hayrullah, M.M.M.M. Cemiyeti Başkanı Asım Çavuşoğlu’nun yanısıra yaklaşık olarak 2.500 bayan katıldı. Etkinliğe T.C. Atina Büyükelçisi Kerim Uras, milletvekili Ahmet Hacıosman, Tekirdağ Valisi Ali Yerlikaya, Edirne Valisi Hasan Duruer ve Batı Trakya Türkleri Dayanışma Derneği Genel Başkanı Burhanettin Hakgüder başarı mesajı gönderdiler.
“Hicretimiz hala devam ediyor.”
Etkinlikte salona girişlerinde bayanlara aşure ikram edildi. Etkinliğin sunuculuğunu Gümülcine S. Müftülüğü Bayan İrşad Ekibi Başkanı Cahide Haseki yaptı. Haseki, Hicretin, imkanların tükendiği yerde, imkanların üretildiği yere taşınmak olduğunu belirtti.
Haseki, “Hicret, elde etmek için feda etmek, sahip olmak için kurban etmek, bulmak için yitirmek, almak için vermek, kalmak için gitmek, kavuşmak için terk etmektir. Hicret, Düşmanla sınanmak, dostu sınamaktır. Hicretimiz hala devam ediyor. Milâdi 2012, Hicri 1434 yılında olsak da Hicretin mana boyutu dünyanın sonuna kadar devam edecektir.” Görüşlerine yer verdi.
“Kendi kültürünü gelecek nesillere aktarmayan milletler zaman içinde yok olmaya mahkumdurlar.”
Gümülcine S.Müftüsü İbrahim Şerif, aşurelerin hazırlanmasında büyük emekleri geçen Satıköy Yetişkin Bayanlar Kur’an Kursu öğrencilerine ve kadın erkek bütün Satıköy halkına teşekkür ettiğini söyledi. Şerif, önümüzdeki yıl da aşureleri Kozlukebir Belediye Başkanı İbrahim Şerif’in hazırlayacağını ve kendisine şimdiden teşekkür ettiğini vurguladı.
Şerif, “Toplumların ve milletlerin devamlılığını, birliğini sağlayan; din, dil, tarih bilinci, gelenek, görenek ve adetlerdir. Her toplum ve milletin yukarıdaki öğelerden meydana gelen bir yaşam ve davranış biçimi vardır. Bunların hepsine birden kültür denir. Kendi kültürünü gelecek nesillere aktarmayan milletler zaman içinde yok olmaya mahkumdurlar. Bizler bu akşam dinimizden ve geleneklerimizden kaynaklanan aşure etkinliğini anlamak, tarihin derinliklerinden aşure olayını bir kere daha anlatmak, hatırlamak ve gelecek nesillere aktarmak için burada toplanmış bulunuyoruz. Bizler atalarımızdan aldığımız birlik ve beraberliğimizi pekiştiren bu gibi etkinlikleri her zaman yaşamaya ve yaşatmaya çaba göstermekteyiz.” Görüşlerini paylaştı.
“Bizim gönlümüz gönlünüzle beraber. Biz Anavatan olarak sizleri çok seviyoruz.”
İpsala Müftüsü İsmail Yeğin, Türkiye’de görmek istedikleri ve görmek isteyip de yapamadıkları bir program, bir kalabalık, bir organize gördüğünü ve bunun müthiş bir güzellik olduğunu ifade etti.
Yeğin, “Batı Trakya’nın ve dışarıdaki soydaşlarımızın, Bulgaristan v.d. ülkelerdeki soydaşlarımızın Türkler olarak soydaşlar olarak bizim gönlümüzde ayrı bir yer, ayrı bir saygı var. Ben burada Yunanistan Devleti’ne bağlı Gümülcine toprağında ve meslektaşımızın daveti üzerine gelip sizlere hitap etmenin mutluluğunu ve heyecanını yaşıyorum…
Burada bu manzarayı görünce gündem çok değişmiş ve bizleri çok aşmışsınız. Bizim gönlümüz gönlünüzle beraber. Biz Anavatan olarak sizleri çok seviyoruz. Ben, inanıyorum ki sizler de bizleri çok seviyorsunuz. Bizim gönlümüz bir, dinimiz bir, milletimiz bir, dilimiz bir, her şeyden önce de ırkımız bir. Bizi bir eden birçok noktalar var. Sadece İslâm noktası ve inanç noktası değil. Bu bir nokta bizim aynı ırktan aynı millet oluşumuzdur. Hepimiz Türküz. Burada bulunmaktan onur duyuyorum. Herhalde erken olmaz, Haziran ayında İpsala’da düzenlediğimiz Kutlu Doğum etkinliğine sizleri davet ediyorum.” Düşüncelerini paylaştı.
“Birlik ve beraberliğinizi siz bozmazsanız kimse bozamaz.”
T.C. Gümülcine Başkonsolosu Osman İlhan Şener, Aşure gününün dinimiz için önemli olduğunu ve hicri yılbaşının kutladığını söyledi. Şener, Aşure gününde Hz. Ali’nin tövbesinin kabul edildiğini, Hz. İsa’nın doğduğu ve göğe yükseldiği gün olduğunu; ancak Muharrem ayının onuncu günü İslâm tarihinin hiç hatırlamak istemedikleri en acı günü olduğunu, bu günde Hz. Peygamber efendimizin çiçek demeti diye sevdiği Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edildiği gün olduğunu vurguladı.
Şener, “birlik ve beraberlik içinde olun. Hz. Peygamber’i gören insanlar bile birlik ve beraberlik içinde olamayınca kan dökülmüş…Birlik ve beraberlik çağrısında bulunuyorum. Çok zor bir şey değil. Birlik ve beraberliğinizi siz bozmazsanız kimse bozamaz. Birlik ve beraberliğinizi korumak için gıybeti kesin; dedikoduyu, laf taşımayı bırakın. Dedikodu yapanlara prim vermezseniz, birbirinizle uğraşmazsanız, Batı Trakya Türk Azınlığı’nın birlik, bütünlüğünü, beraberliğini hiç kimse bozamaz.” Görüşlerini paylaştı.
Etkinlik 2010 yılı Kur’an-ı Kerim’i Güzel Okuma Yarışması Birincisi Elif Ayşe Apuhan’ın okuduğu ayetlerle devam etti.
“Anavatan biziz. Anavatan sahip olduğumuz imanımızdır.”
Ankara Çankaya vaizelerinden Sedide Akbulut, “Kulluğun Özü Teslimiyet ve İbadet” konulu bir konuşma gerçekleştirdi. Akbulut, yıllarca vaizelik yaptığını, bugün Gümülcine ve İskeçe’de dolaştıklarını ve “hangi topraklara ayak basıyorum” diye hep yüreğinin titrediğini; çünkü bir zamanlar buralarda Osmanlı’nın ve gücün hakim olduğu topraklarda vatandaşlarla beraber olmaktan büyük heyecan duyduğunu söyledi.
Akbulut, “Anavatan biziz. Anavatan sahip olduğumuz imanımızdır. Nerde olursak olalım, hangi toprağa ayak basarsak basalım, o iman bizdeyse anavatan orasıdır. Ama gel görki gönüller bazen kırıklıklar yaşar, kırgınlıklar yaşar. Rabbimin ikramı ve lütfu bu kırgınlıklarda saklıdır. Kimileri derya içinde denizin kıymetini bilmezken, kimileri de denizin içerisinde nasıl bir dalga olduklarının farkındadırlar. Elbette onlar daha kıymetli belki de sahip oldukları imana ve inanca sımsıkı sarılmanın sorumluluğu ve zevkini daha güzel yaşamaktadırlar. İşte onlar sizlersiniz…
Muharrem ayı aslında haram ayı demek. Ne haram? Savaşın, kavganın, dövüşün haram olduğu bu ay. Arap toplumunda dört ay haram ay olarak kabul edilir. O aylarda savaşmak yasaktı. Diğer aylarda izin verilirdi de bu dört ay barış ayıydı. Bu dört ayda yapılan yolculuklarda herkes emindi. Kimse kimseye bulaşmazdı. Bu dört aydan bize kala kala Muharrem mi kaldı? Peki biz, bu Muharrem gibi haram ayda, Allah Resulü’nün daha dünyadan yeni göç etmişken haramın en büyüğünü işleyen, Allah Resulü’nün gözbebeği Hüseyin’i o ayda şehit eden bir ümmet haline geldik. Öyleyse biz Muharrem’in ruhunu, şuurunu ta 1400 küsür sene önce terk ettik. Yeniden sarılmanın, Muharrem’in ruhuna yeniden kavuşmanın tek çaresi var; o da kulluğu bilmek. Kimin kulu olduğumuzu ve kulluğumuzun neyle ölçüleceğini bilmek…
Lokman Aleyhisselâm bize sekiz tane tüyo vermiş. Kim ki Allah’ın rızasını kazanmak ister, Allah dostları kendisine verilen nimetlerle haşrolmak isterse şu sekiz esası unutmasın diyor:
Dört tanesi tutacağınız bir şey.
İnsanlar içinde dilini tut…
Namazda kalbini tut…
Başkasının evinde gözünü tut…
Sofrada elini tut…” Düşüncelerini dinleyenlerle paylaştı.