Smolyan Selça köyünde 1924 yılında doğan Fatma Ocak, Balkan Savaşında ailesinin yaşadıklarını anlatmış. Geçenlerde facebookta yazar Mehmet Alev paylaşmış. Özellikle Rodoplarda Pomak halkının Balkan Harbinden sonra oradaki insanların Müslüman isimleri Bulgar adlarıyla değiştirilmiş. O yöreye has lehçeyle ve Pomakça dediğimiz Bulgarcaya da yakın anlatımıyla Fatma Ocak nine şunları anlatmış: “Annemin babası- Ahmet dedemin karısının bir kızkardeşi varmış. O baldız şimdi Mihalkovo olan, ancak o zaman Türk köyü olan Mahalleköy’de yaşarmış. Anaannem bir gün der ki dedeme-hadi gidip, kardeşimi görelim, dünya karışırsa belli olmaz kim kimi ne zaman görür…Sabah yola koyulmuşlar ve Mahalleköy’e gitmişler. Bir de ne görsünler, köy bomboş kalmış, evlerin bütün kapıları açık, içeriden de bebek sesi geliyor. Başka bir evden de çocuk sesi duymuşlar, iki yaşlarında bir çocuk “buba, buba” diye bağrıyormuş. Bebeği ve daha büyük çocuğu alıp, köye geri döner aile. Bir hafta bile geçmeden Balkan Savaşı başlar. Bütün köy ayağa kalkmış ve köyden kaçmaya başlar. Ahmet dedem o iki yabancı çocuğu alır, anaannem, büyük oğulları Ali, annem Kabriye, ki o o zaman on yaşındaymış, küçük kardeşi Recep’i de sırtına almış ve yola koyulmuşlar. Onlar köyden kaçıyor, arkalarından Bulgarlar onları kovalıyor…Rodopların diğer köylerinden de Müslümanlar kaçmaya ve evlerini, köylerini terketmeye başlar. Böylece Kavala’ya kadar varmışlar. Geçen geçmiş, kalan kalmış, onları esir almışlar ve geri çevirmişler. Erkekleri esir almışlar. Kadınlar dönünce ne görsünler- bütün evler kül olmuş, sadece iki ev kalmış”.
* * *
Değerli dinleyiciler, ben de o yılların anısını aynen Fatma Ocak Nine gibi aydın ve zeki olan, Rodopların Yunan tarafında İskeçe’li Emine Dükkancı Nineden dinlemiştim. Birinci Balkan Savaşına kadar orası da Bulgaristan, onun nineleri de o zaman aynen yukarıda anlatıldığı gibi, Bulgarlar tarafından Papaz ve haçla, zorla ismi değiştirlmiş. Ağlar mısın, güler misin, eski zaman insanların o ince mizahıyla anlatırdı rahmetli Emine Nine- ki yüz yaşında öldü. İşte o yıllarda annesi daha küçük, kendi anasının eteklerine tutunmuş bir çocuk… Karşılarına çıkar o Vaftizci Papaz ve adam sorar anneye – Adın nedir? Güssüm- tamam adın”Grozdana” der papaz. Sıra sümüklü çocuğa, yani Emine ninenin annesine gelir… Kızın adı ne, der papaz- “Hüsniye”- tamam, sen de “Yordana” oldun cevabıyla karşılaşırlar. Gel zaman git zaman, bir süre sonra köye yeniden bir papaz ve askerler gelir, isim değiştirmek için. Yalnız bizim anne çıkar, “Biz artık vaftiz olduk, adlarımız değişti” der. Papaz sorar, “Peki senin adın ne? Grozde, der, Kızının adı ne? Yurgan, diye cevaplar… Evet, nerede duymuş ki Güssüm anaanne o yıllarda Bulgar adı- Grozdana hemen Grozdi, olmuş, “üzüm” anlamında, Yordana da Yorgan, olmuş, yatarken örtündüğümüz…İşte- tarihin hem acı, hem gülünç olabilecek kadar paradoks yöneleri !