Sancak’ta yakın zamanda yaşanması muhtemel gelişmelerin, önümüzdeki yıllarda Balkanları şekillendirme potansiyeline sahip olduğu düşünülüyor.
Omer Jashari
Osmanlı sonrası Balkan coğrafyasında modern anlamda kurulan ulus devletler ciddi anlamda değişim sürecine girdiler. Avrupa ve ABD merkezli oluşturulan baskı ile bölgenin Batıya entegrasyonu amaçlandı. Bunun için Avrupa Birliği (AB), Rusya’nın ve giderek artan Çin’in etkilerini sınırlandırmak amaçlı, uzun zamandır olumsuz nitelemelerle tasvir ettiği Balkan halklarını kendi birliklerine dahil etmeye yönelik hazırlıklar yapıyor.
Makedonya’nın Yunanistan’la yaptığı isim anlaşmasının halk oylamasına sunulması, Kosova ile Sırbistan arasında gerçekleşen ‘final anlaşması’ görüşmeleri, Arnavutluk-Yunanistan sınır denizi müzakere süreci ve Bosna’daki ayrılıkçı hareketler, Balkanlar’da 1878 Berlin Kongresi’nde belirlenen sınırları tekrar tartışmaya açmış durumda. Berlin Kongresi aracılığıyla yapılan haksızlıkların ve işgallerin şekillendirdiği bölgede, sınır konusu yeniden tartışmaya açıldı.
Özellikle Kosova-Sırbistan arasında yürütülen müzakerelerde bir yanda hukuki olarak Kosova’nın egemenliğinde bulunan Mitroviça kenti ve bölgesi ile hukuki olarak Sırbistan’ın hakimiyetinde bulunan Preşova vadisi ile ilgili tartışmalar ve olası toprak değişimi senaryoları Balkanlar’da birçok bölgenin geleceği ile ilgili tartışmaları yeniden alevlendirdi. Bu çerçevede dile getirilmesi ve ilgi ile takip edilmesi önemli bölgelerden biri de Sırbistan egemenliğinde bulunan Sancak bölgesidir.
Sancak nerede bulunuyor?
1991 nüfus sayımına göre Sancak bölgesinde 400 bin Müslüman yaşıyordu. Günümüz Sancak nüfusunun yüzde 80’i kendini Boşnak, yüzde13’ü Sırp ve geri kalanı da diğer etnik azınlık olarak tanımlıyor. 8 bin kilometrekareden oluşan bölge Karadağ, Sırbistan, Kosova ve Arnavutluk’un tam merkezinde konumlanıyor.
Yabancı güçlerin Balkanlarda yaptıkları taksim sonucunda günümüzde Sancak bölgesi iki kısma ayrılmış durumda. Sancak’ın Karadağ’a bağlı olan kısmına Güney Sancak denilirken Sırbistan’a bağlı olan kısmına da Kuzey Sancak deniliyor. Güney Sancak şu vilâyetlerden oluşuyor Taşlıca, Akova /Biyelo Polye, Birhan, Petnyitsa, Rojaye, Plav, Gusinye ve Andriyevitsa. Kuzey Sancak ise, Yeni Pazar, Tutin, Seniçe, Yeni Varoş, Prijepolye ve Priboy vilâyetlerden oluşuyor.
Kimliklerini koruyan Osmanlı’dan Sırp asimilasyonuna doğru Sancak
Osmanlı bakiyesi olan coğrafyada her kavim büyük planlarıyla kurduğu ideal ve ulusal hedef sonucunda hiçbir zaman bölgede tam olarak bir barış sağlayamadı. Gerçekten de bugün küçük Balkan ülkelerinin 1878 yılı Berlin kongresine dayanan sınırları ve toprak paylaşımı birçok haksızlığa yol açtı.
Avrupa güçlerinin Osmanlıyı ve Balkanlar’daki Müslüman müttefikleri Arnavut ve Boşnakların toprak bütünlüğünü olduğu kadar kimliksel aidiyetlerini de parçaladı. Arnavutlara ait birçok toprak 1912 yılında Osmanlı’nın Tunus Valisi İsmail Kemal Bey tarafından kurulan Arnavutluk’un dışında kaldı. Mesela bu toprakların içinde Arnavutluk’un Kuzeyini oluşturan Kosova, Preşova vadisi, Üsküp vilayeti, Güney’de Çameria bölgesi, Karadağ’da Ulçin kenti ve günümüzde asimilasyona tabi tutulan halihazırda Sırbistan sınırlarında yer alan Niş kentinden güneye doğru Kosova sınırına kadar olan bölgeler bulunuyor. Söz konusu bölgede Müslüman Arnavutların yaşamasına rağmen, Osmanlı devletinin özellikle peşi sıra Ruslar tarafından uğradıkları yenilgi sonrası yaşadığı toprak kaybıyla, ülke sınırı Niş kentine kadar çekildi.
Müslüman ile Ortodokslar arasında çizilen bu doğal sınır Osmanlı’nın Kırım yenilgisinden sonra tekrar bozuldu. Sırplar Osmanlı’dan bağımsızlık ilan ettikleri topraklarla yetinmedi. Niş kentinden başlayarak Müslümanların iskan ettiği 800’den fazla köy ve beldenin nüfusu tehcir edilerek göçe mecbur bırakıldı. Osmanlı kültürünü oluşturan yüzlerce cami ve kültürel eser yıkılmanın yanında Arnavut Müslümanlara ait evlerin neredeyse tamamı yıkıldı. İslam kültürüne ait mezarlıklar, türbe, hükümet binaları, çeşme ve çeşitli eser Sırp çeteleri tarafından yıkıldı.
1878 yılına kadar Kosova vilayetinin parçası olan Sancak, Sırpların işgal ve asimilasyon politikaları ile Müslüman nüfusun göçüne sebep oldu. Sancak halkının çoğu Türkiye başta olmak üzere Bosna Hersek, Makedonya, Kosova, Suriye ve Ürdün’e gitmek zorunda kaldı. Örneğin bugün Bosna Hersek’in başkenti Saraybosna’da Türkiye’de ve Makedonya’da çok sayıda Sancak kökenli Boşnak yaşıyor.
1912 yılından sonra bölgede kalan Müslüman nüfus 1940 yılında Arnavutça olarak bazı okullar açtıysa da 1944 yılında Sırpların baskısıyla kapatıldı. 1944-1945 yıllarda bu sefer Yugoslavya devletin baskısına uğrayan halk yeni bir göç dalgası başlattı ve binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
Sancak’a bağlı başta Yeni Pazar olmak üzere şehir merkezlerinde modernleşme adı altında dini ve milli kimlik giderek daha da zayıfladı. Ancak köylerde hala öz dillerini ve öz kimliklerini koruyan halk yaşıyor. Sırp yönetiminin de baskısıyla ekonomik göçün had safhada olduğu bölgede her yıl binlerce genç Avrupa yollarına düşüyor.
Son olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın özel çabalarıyla başta tarım alanında olmak üzere Türk işadamlarının yaptıkları ziyaret ve yatırımlar, bölgedeki Müslüman halkın güçlenmesi ve göçün önlenmesi açısından önemli adımlar olarak görülüyor.
Sancak bölgesi hukuki çözüm bekliyor
Bugün 1878 yılı Berlin Kongresi’ne benzer bir süreç yaşanıyor. AB ve ABD’nin başını çektiği Batı ülkelerinin Balkanlar’ı tekrar dizayn etme düşüncelerinin söz konusu olduğu düşünülüyor. Balkan halklarının da bölgedeki sıcak gelişmelerden dolayı hareketlenmiş durumda olduğu ifade ediliyor. Balkanlar’da Yunan işgalinde bulunan Çameria bölgesi ve Preşova Vadisi’nin yanı sıra Osmanlı’nın Balkanlardan çekildikten sonra çözüm bekleyen en önemli bölgelerden birinin ise Sancak olduğu belirtiliyor.
Bu noktada Bosna Hersek’in Sancak halkı ile kurduğu ilişkilerden ayrıca bahsetmek gerekiyor. Bugün Bosna’da bulunan ve özerkliğe sahip Sırp Cumhuriyeti’ne karşı Boşnaklar, Sırbistan’a karşı benzer bir baskı unsuru olarak Sancak’ı kullanıyor. Sırbistan’ın Bosna’yı parçalama planlarına karşın Bosna Hersek de Sancak üzerinden benzer bir özerkliğe veya bağımsızlık hareketi ile cevap verebileceği düşünülüyor. Bunun için Sancak sokaklarında ‘Sancak Autonomija’ (Özerk Sancak) grafitler ve yazıları görmek mümkündür.
Sancak bölgesinin hukuki statüsü doğrultusunda diasporada faaliyet gösteren ve çalışan birkaç kurum mevcut. Arnavutluk Diaspora Bakanı Pandeli Mayko ilk defa Sancaklı bir heyeti kabul etti. Bu yılda ise Kosova Dışişleri Bakanı Behgjet Pacolli Sancak kökenli bir derneğe davetli olmasına rağmen, Sırp hükümeti söz konusu ziyaretini iptal etti.
Günümüz Sancak halkı tüm saldırılara rağmen kendi öz kimliklerini dini muhafazakarlığı sayesinde korudular. Bölgede derin bir ekonomik sıkıntının yaşanmasına rağmen, Sancaklılar kendi öz kültürlerini ve benliklerini Osmanlı kimlik yapısı ile özdeşleştirerek korumaya çalışıyorlar. Sancak Müslümanları açısından din, kimliklerinin temel taşını oluşturuyor. Bunun için eğitim başta olmak üzere dini ve kültürel çalışmaların kurumsallaştırılıp güçlendirilmesi, önümüzdeki dönem için önem atfedilen hedefler arasında yer almalı.
Kaynak: www.dunyabulteni.net