Bosna Dayanışma Grubu, dünyadaki egemen güçlerin niyetlerinin adalet kaygısı taşıması ve Bosnalılara kendilerini savunma hakkı tanınması durumunda Srebrenitsa soykırımının yaşanmayabileceğini kaydetti.
Bosna Dayanışma Grubundan yapılan açıklamada, Avrupa’da İkinci Dünya Savaşı‘nın ardından yaşanan en büyük insanlık trajedisi olarak nitelendirilen Srebrenitsa soykırımının öncesinde yaşananlara dikkat çekildi.
Bosna Hersek‘in iki komşusu tarafından saldırıya uğradığı hatırlatılırken, savaşta asıl amacın Bosna Hersek’in paylaşılması olduğu belirtildi.
Boşnakların dünya Müslümanlarının da yardımlarıyla mucizevi bir direniş gösterdiği aktarılan açıklamada, “Öyle ki iki haftada teslim alınması ön görülen, planlanan Bosna-Hersek çok büyük acılar pahasına çete savaşlarıyla direndi. İkinci yıl içinde ordusunu kurdu, üçüncü yılda karşı saldırıya geçti. Ülke topraklarını büyük ölçüde kurtardı.” denildi.
Açıklamada Srebrenitsa soykırımı öncesi yaşanan gelişmeler de anımsatılarak, katliamlar hakkında şunlar kaydedildi:
“Üç gün içerisinde yaşı 12’nin üzerindeki bütün erkekler ve erkek çocukları işkence de yapılarak katledildi. Daha önceden hazırlanmış toplu mezarlara gömüldüler. Bazı toplu mezarların yerlerini, bulunur endişesi ile değiştirdiler. Kullanılan iş makineleri, cesetleri parçaladığı için aynı cesede ait parçalara iki, üç ayrı toplu mezarda, hatta birkaç cesedin beş ayrı toplu mezarda parçalarına rastlanıldı. Kadınlar güya sağ bırakıldı. Fakat Tuzla kentine giden ormanlık ve dağlık arazide yaklaşık 80 kilometre bir yolu aç ve susuz yürümek zorunda kaldılar. Birçoğu yollarda hayatını kaybetti. Sağ kalabilenler çocukları ile Tuzla’ya ulaştılar ve uzun süre kamplarda yaşamak zorunda kaldılar.”
Açıklamada Srebrenitsa’da hayatını kaybedenlerin sayısının 12 binin üzerinde olduğu ve her yıl çok sayıda toplu mezarın bulunduğu ifade edildi.
Katliamlar öncesi yapılan hatalar ve göz yumulan ihmallerin sonuçlarının ağır olduğuna vurgu yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Boşnak sivillerin silahları toplanmasaydı, Hollanda Birliği meslek haysiyetini hatırlayıp, şehri teslim etmemek için direnseydi, İtalya’da bulunun NATO üssündeki savaş uçakları 15-20 dakikada ulaşılan Srebrenitsa’daki Sırp birliklerini durdurmak için kararlı bir şekilde havalansaydı, uluslararası hukuk görevini yapsa ve daha önce saldırgan güçlerin yaptığı zulümlere ve savaş suçlarına yaptırım uygulansaydı, güya savaşın yayılmasını engellemek amacıyla uygulanan silah ambargosu, gerçekte yalnızca savunma konumundaki Boşnaklara uygulanmasaydı, yani hepsini birlikte değerlendirirsek; dünyadaki egemen güçlerin niyetleri adalet kaygısı taşısaydı ve Bosnalılara kendilerini savunma hakkı tanınsaydı bu soykırım yaşanmazdı.”
Srebrenitsa’da ne oldu?
Srebrenitsa’nın 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladic komutasındaki Sırp birliklerince işgal edilmesinin ardından Birleşmiş Milletler (BM) bünyesindeki Hollandalı askerlere sığınan sivil Boşnaklar, daha sonra Sırplara teslim edildi.
Kadın ve çocukların Boşnak askerlerin kontrolündeki bölgeye ulaşmasına izin veren Sırplar, en az 8 bin 372 Boşnak erkeği ormanlık bölgede, fabrikalarda ve depolarda katletti. Katledilen Boşnaklar ise toplu mezarlara gömüldü.
Savaşın ardından kayıpları bulmak için başlatılan çalışmalarda, toplu mezarlarda cesetlerine ulaşılan kurbanlar, kimlik tespitinin ardından her yıl 11 Temmuz’da Potoçari Anıt Mezarlığı’nda düzenlenen törenle toprağa veriliyor.
Kaynak: AA