Bir ülkede demokratik gelişmişlik/olgunluk ve tecrübe birikimi dünden bugüne oluşmuyor. Uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyulduğu gibi, bazen toplumda “nesil değişimi” de gerekiyor.
Bulgaristan’ın içinde bulunduğu siyasi durum bana hep Türkiye’nin 1980 öncesi ve 90’lı yıllarındaki koalisyon dönemlerini hatırlatır. Zira Bulgaristan, kısa dönemler dışında hep koalisyonlarla veya dışarıdan destekli hükümetlerle yönetildi ya da yönetilemedi.
Bulgaristan’ın içinde bulunduğu durum siyasi istikrarsızlıktır ki sık sık erken seçim yapılan bir ülkede istikrardan söz etmek, doğru olmasa gerek…
2013 Mayıs seçimlerinden sonra 5 Ekimde, aradan bir buçuk yıl bile geçmeden, erken genel seçime gidiliyor. Bu durum Bulgaristan’ın makus talihi mi, niçin istikrar sağlanamıyor? Şimdi buraya bir bakalım.
Siyasi Aktörler ve Kredibilite Sorunu
Bulgaristan’da yapılan seçimlere katılım oranının yüzde ellinin bile altında kalması halkın mevcut siyasi aktörlere bir mesajıdır. Halk, cari şartlarda, siyasi parti ve siyasi aktörlerin ülke lehine bir değişimi yakalayabileceğine inanmıyor. Bu ciddi bir güven krizidir, siyaset mekanizmasının kredibilite kaybıdır.
Demokratik düzene geçildiğinden bu yana kurulan siyasi partilerin kurumsallaştığını ve kurumsal bir tekamül gösterdiklerini pek söyleyemeyiz. Hala siyaset arenasında “ajandı”, “ajan değildi” kavgası devam ediyor. Bu durum aslında siyaset arenasındaki baskın güç hakkında da bizlere ip ucu veriyor.
Aslında demokratik bir ortamda etnik siyaset simidine sarılan siyasetçi veya siyasi partiler, üretmeyen, ülkenin problemlerine çare bulamayan, proje sahibi olmayan objelerdir. Halbuki hizmet siyaseti asıl olmalı. Şüphesi olan müreffeh ülkeleri incelesin!
Bulgaristan’da Ekonomik Refah
Ülkenin ekonomik durum hiç iç açıcı değil. Ülkede sadece kalifiye nüfusun yurt dışına kaçması bile ciddi bir istihdam problemi olduğunu göstermeye yeter. Yapılması gereken en önemli şey ülkenin dış yatırımlara, sadece kağıt üzerinde değil, realitede açılmasıdır. Burada Türkiye Bulgaristan ekonomisinin itici gücü olabilir. Ancak “Türk korkusu yayan masalların” tedavülden kaldırılması gerekir. Tabi ki yatırımcının da rahat bırakılması, “resmi gerekler” dışında caydırıcı taleplerde bulunulmaması lüzumu bulunmaktadır. Ekonomik toparlanmanın başı istihdam artışıdır. İstihdam artışının sağlayacağı hane halkı gelirlerindeki artış yalpalayan ekonomi çarklarını döndürmeye başlayacaktır.
Kanıksanan Yolsuzluk ve Kamplaşma
Geçtiğimiz günlerde “Demokrasi Araştırma Merkezinin” yayınladığı verilere göre, 2014 yılında, yaşı 18’in üstündeki vatandaşların yolsuzluğa bulaşma oranının %29,3’e yükselmiş oluğunu gördük. Diğer bir ifade ile 2014 yılında,9 milyon BG Vatandaşı, kamu alanında devlet memurları ile ilişkilerinde “para” ve “hediye” verdiğini veya bir “hizmet karşılığı” işini gördürdüğünü kabul ediyor. Bu durumda, maalesef, Bulgaristan AB’nin bir numarası oluyor.
Bu verilerin siyasi ve ekonomik istikrar ile yakın ilişkisi var. Bu şartlarda ne siyaset mekanizmasına güven olur; ne ekonomik durum düzelir ne de beyin göçü azalır. Kanıksanmış komisyon alma/verme anlayışı tarihe karışmak zorundadır. Aksi, siyaset mekanizmasının seviye kaybetmeye devam etmesi anlamına gelecektir.
Ülkedeki bir başka siyasi problem de partilerin Rusya, ABD ve AB yanlısı diye sınıflandırılması olarak görünüyor. Halbuki tüm bu partiler Bulgaristan’ı merkeze almak suretiyle politika üretmeli. Bahsi geçen birlik ve ülkelerle ilişkiler de ülke çıkarları çerçevesinde şekillenmeli. Aksi? Yaşanılan durum ortada.
Başarıya ulaşmak, sorunlara çare bulmak için, “Niyet” ile hedefe kilitlenmek, bu niyette “Samimi” olmak, samimi niyete uygun “İcraat” ve dolayısıyla “Güven” kazanmak… Anahtar bu olsa gerek…