Balkanlar Osmanlı Devletinin çıkmamak üzere girdiği, devletin merkezini oluşturan ve bir anlamada da cihan devleti olmasını sağlayan bir coğrafyadır. Balkanlarda ilk büyük bozgun, Mora Yarımadası’nın kaybı ve Yunanistan’ın istiklalini almasından sonra olmuş; ikinci büyük facia ise, 93 Harbi sonrası meydana gelmiştir. 1877-78 yıllarında vuku bulan Osmanlı-Rus Harbi sonucu Bulgaristan topraklarındaki hâkimiyet kaybedilmiştir.Bugünkü Bulgaristan Coğrafyası ikiye ayrılmış ve bir bölümü Bulgar Prensliği olarak özerk bir statü elde ederken bir kısmı da yine Osmanlı’ya bağlı, fakat Padişah’ın tayin etti- ği bir Bulgar Vali tarafından yönetilen “Doğu Rumeli Vilayeti” olarak ikiye bölünmüştür.Bu büyük toprak kaybı, ardından milyonların Anadolu’ya göç etmesine yol açmış, geride kalan ahali asla eski günlerine dönememiştir. 93 Harbini müteakip yapılan uluslararası antlaşmalarda Osmanlı geride bıraktığı ahalisinin haklarını temin etmiştir. Ardından da bu hakların takipçisi olmuştur. Ancak Müslüman Türk azınlığın kâğıt üzerindeki hakları fiiliyata yansımadığı gibi fiili durumdaki haklar da zaman içerisinde erimiştir.Osmanlıdan sonra özerk statülü Türk Mekteplerinde eğitim alan Müslüman Türk azınlık, 1946 yılında okullarının devletleştirilmesi ile karşı karşıya kalmış; 1959 yılında da Türk Okulları kapatılmış ve eğitim tamamen Bulgarca olmuştur. Elde kalan, haftalık 4 saatlik Türkçe dersleri de 70’lerin ortasında kaldırılmıştır. 1984 yılının son günlerine gelindiğinde ise, Türkçe tamamen yasaklanırken, Türklerin varlığı reddedilmiş ve isimleri, Hristiyan isimleri ile değiştirilmiştir.Bulgaristan’ın totaliter rejimi yıkıldıktan sonra Türkler isimlerini geri aldılar, ancak Türkçe eğitim konusunda hiçbir ciddi ilerleme sağlanamadı. “Türkçe” sadece, bir yabancı dil gibi, seçmeli olarak Türklerin önüne getirildi. Bugün Türklerin en önemli mücadelesi, özerk statülü Türk Mekteplerinin tekrar ihyasından öte, haftada 4 saat zorunlu ana dil Türkçe eğitimi almaktan ibarettir.
1. Krallık Döneminde Türkçe Eğitimin Durumu (1878-1946)
Rus Harbini müteakip, bir yıllık Rus idarisinden sonra yönetim Bulgarlara devredildiğinde, Türklerin ne eğitim sistemi ne de vakıfları ayakta kalmıştı. Mektepler, camiler, hamamlar, bedestenler, günlük hayatın idamesini sağlayan tüm bu yapılar, organizasyonları ile birlikte tarumar edilmişti. Geçici yönetimin başındaki Rus Generalin talimatları ile Müslüman Türk eserleri sistematik olarak yok edilmiştir. Bundan sonra Türkler tüm bu harabiyet üzerine yeni bir sistem kurmak, yeniden var olabilmek için büyük bir çaba ve mücadele içerisine girmiştir.
Makalenin devamını “Yeni Türkiye” dergisinin aşağıdaki linkinden okuyabilirsiniz: