Makedonya’nın 1991’deki bağımsızlık ilanının ardından ülkedeki Türk toplumu partileşme yoluna giderek bu kapsamda Türk Demokratik Birliği’ni (TDB) önemli bir görev üstlenmiştir. Başlangıçta tekil bir görünümde olan Makedonya Türklerinin siyasal hareketleri zamanla çeşitlenmeye başlamış ve bu kapsamda farklı siyasal partiler de kurulmuştur.
TDB’nin 1992’de Birlik’ten Parti’ye geçiş süreciyle beraber ülkedeki Türkler siyasal bir partiye sahip olmuşlarsa da Makedonya’nın ülkeyi 6 farklı bölgeye ayıran seçim sistemindeki adaletsizlik nedeniyle 1990’lı yıllarda temsil noktasında sorunlar yaşanmıştır. Zira nüfusu resmi veriler itibariyle 80.000 civarında olan Türk nüfusun ülkenin genelinde dağınık bir şekilde yaşaması seçim sisteminin Türklerin aleyhinde işlemesine yol açmıştır. Öyle ki 1990’lı yıllarda Makedonya Türk toplumunun Meclis’e gönderdiği bir milletvekilinden bahsetmek mümkün değildir. Bu dönemde iktidar partilerinin Türkiye’yle ilişkileri gösterilen hassasiyet nedeniyle Makedonya Türklerine 1994 ve 1998 yıllarında birer bakanlık görevi verilmiştir. TDP’nin yanı sıra 1992 yılında Güven Türk Partisi kurulmuşsa da bu parti kısa bir süre için faaliyet gösterebilmiş, Makedonya Türkleri arasında taban bulamamıştır.
Siyasi temsil noktasında ortaya çıkan bu kötü tablo, ülkedeki Türklerin memnuniyetsizliğine yol açmıştır. Yaşanan sorunlarla ilgili TDP’nin Türkiye nezdinde bilgilendirmelerde bulunması, Üsküp’ün Ankara’ya çeşitli taahhütlerde bulunmasına yol açmışsa da 1990’lı yıllarda Türklerin siyasi temsil sorunu dışarıdan bakan atama formülüyle aşılmak istenmiştir.
1999’da dönemin Bakanı olan Adnan Kahil’in Türk Hareket Partisi’ni (THP) kurmasıyla Makedonya’daki Türklerin parti sayısı ikiye çıkarken bu bağlamda aktörel çoğulluk ortaya çıkmıştır. Adnan Kahil’in 1990’lı yıllarda bir dönem genel başkanlık yaptığını belirtmek gerekir. TDP ile THP arasında ideolojik bir ayrılık olmamasına rağmen siyasi platformda iki Türk partisi yer almıştır.
2001 yılında Makedonya’da yaşanan etnik çatışmalar ve ardından 13 Ağustos 2001 tarihli Ohri Çerçeve Anlaşması ülkede etnik dengeler anlamında yeni bir statü tesis etmiştir. Anlaşma’nın düzenlemeleri kapsamında Arnavutların sorunlarına çözüm üretilmekle birlikte, ülkenin en büyük üçüncü etnik grubu olan Türklerin Ohri diyalog sürecinde masada yer almaması nedeniyle arka planda bırakıldığı görülmüştür. Diğer bir deyişle, Ohri Çerçeve Anlaşması’nın imzalanması sürecinde Makedonya Türklerinin varlığının görmezden gelindiği ve bunun Anlaşma düzenlenmelerine yansıdığı anlaşılmaktadır. Çerçeve Anlaşması Türklerin siyasi hayatında değişiklikler yaratırken Ohri sürecinde TDP genel başkanı olarak bulunan Erdoğan Saraç’ın yerine Kenan Hasip getirilmiştir.
2002’de yapılan genel seçimler Türklerin parlamentoda temsili noktasında dönüm noktası olmuştur. 2002 sonrasında bütün genel seçimlerde Makedonya Türkleri parlamentoda temsilci bulundurabilmiştir. 2002 yılında TDP’den 2, THP’den 1 milletvekili Makedonya Meclisi’nde yer almış, 2006’da ise TDP 2 milletvekiline karşılık THP’den kabinede bir bakan (Adnan Kahil) bulunmuştur. 2006 sonrasında ise Makedonya kabinelerinde mutlaka bir Türk bakana yer verildiği görülmektedir. Zira 2006 yılında iktidara gelen Başbakan ve VMRO-DPMNE lideri Nikola Gruevski Aralık 2007’deki Türkiye ziyaretinde Başbakan Erdoğan’a kendisinin mensubu olduğu partinin iktidarı süresince Makedonya kabinesinde mutlaka bir Türk bulunacağı teminatını vermiştir. 2008 yılıyla birlikte kabinedeki bakan seçimi TDP’li adaylar arasında yapıldığı belirtmek gerekir. Bu bağlamda, 2014’te Enes İbrahim’in milletvekili seçilmesine kadar THP’nin parlamentoda temsilcisi olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla 2000’li yıllarda Makedonya Türklerinin TDP ağırlıklı bir temsil gücü olmuştur.
Öte yandan, TDP’den ayrılan bir diğer genel başkan olan Erdoğan Saraç’ın 2006 yılında Türk Milli Birlik Hareketi’ni (TMBH) kurmasıyla Makedonya Türklerinin parti sayısı 3’e çıkmıştır. TMBH sadece 2011’de 1 milletvekiliyle Meclis’te yer alırken 2008 ve 2014 seçimlerinde varlık gösterememiştir. Esasen, TMBH’nin de ideolojik anlamda TDP’den ve THP’den radikal bir şekilde ayrılmadığını vurgulamak gerekir. Bu durum, birbirinin türevi olan üç siyasi partinin varlığını ve siyasi bölünmüşlük sorununu işaret etmektedir.
Kader ÖZLEM- Makedonya Türklerinin 2000’li yıllarda seçimlerdeki stratejilerinin geniş koalisyonlar içinde yer alarak hareket etmekte olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu bölünmüşlük kısmen anlaşılabilir. Ancak denklemi yine de tam anlamıyla açıklamaya yetmemektedir. Zira Makedonya’da seçimler öncesi ülkede iki makro ölçekli geniş koalisyon platformu (VMRO-DPMNE ile SDSM) kurulmakta ve seçimde en fazla oya sahip olan koalisyon genelde Arnavut partisi DUİ’nin de desteğini alarak hükümeti kurmaktadır. Türklerin siyasi bölünmüşlüğü, koalisyonlarda uygun yerlerden aday gösterilmelerini engellemekte ve pazarlık güçlerini zayıflatmaktadır. Dolayısıyla üç partinin de nüfusu ülke genelinde dağınık bir şekilde yaşayan 80.000’nn üzerindeki Makedonya Türklerini aynı oranda temsil edebilme imkânına sahip olmamalarının yanı sıra bu durum oy bölünmesine de yol açmaktadır. Üç partinin varlığının yarattığı sorunlar yerel seçimlerde de kendisini gösterirken Türklerin çoğunluk olduğu belediyelerde bile Türk adayların kazanamaması gibi bir sonuçla karşılaşılmaktadır.
Bu çerçevede ortaya çıkan sonuç, Makedonya’daki Türklerin parti sayısı fazlalığının seçimlerde Türk toplumunun yeterince temsil edilememesine neden olduğudur. Sorunun çözümü noktasında, ortak aklın hâkim kılınabilmesi, her üç siyasi partinin de kişisel küskünlükleri bir tarafa bırakıp Makedonya Türkleri için ortak paydada buluşmaları kaçınılmaz görünmektedir. Bu anlamda, yerel ve genel seçimlerde tarafların ortak seçim stratejisi belirlemeleri ve ortak seçim bildirisine imza atmaları önemli olacaktır. Ülke genelinde geniş iki koalisyonun bulunması Türklerin parti sayısının birleşme yoluyla en azından ikiye düşürülmesini gündeme getirilebilir. Ne var ki esas olan siyasilerin zihinlerinde temsil ettikleri Türk toplumunun menfaatleri doğrultusunda birlik ve beraberlik içinde hareket edebilmeleridir. Genel seçimlerde ortak bildiriyle farklı koalisyonların çatısı altında Türklerin seçilebilecek yerlerden aday gösterilmeleri temin edilerek seçime gidilebilir, ancak yerel seçimlerde Türklerin yoğun olarak yaşadıkları yerlerde tek ve ortak adaylarla varlık gösterilmelidir. En azından Makedonya’da Türklerin aleyhine olan mevcut seçim sistemi değiştirilene kadar Türklerin siyasi temsil noktasında denklemi birim alandan makro verim elde etmek üzerine kurgulamak gerekmektedir.