“Bizimkiler önce Konya’dan Bosna’ya göç etmiş, daha sonra Bosna’dan tekrar Anadolu’ya göçmek zorunda kalmışlar” sözü Türkiye’de yaşayan Boşnakların abartısız olarak yarıya yakını tarafından söylenir. Başlarken belirtelim ki meselemiz, köken araştırması yapmak değil sosyolojik bir soruna işaret etmek.
Boşnaklar, göç ettiği Anadolu topraklarında göçün vermiş olduğu zorluk ve yokluk haricinde, Türk insanına, Türkiye devletine yabancılık çekmemiş, yeni vatanlarına yönelik aidiyet duyguları geliştirmişlerdir. Boşnakların yeni vatanlarına kolay uyum sağlamasındaki etkenler, hiç kuşkusuz asırlarca süregelen din, tarih ve kültür ortaklığıdır. Bu arada din faktörü devlet açısından göçlerde o kadar belirleyicidir ki; örneğin Hristiyan Türk olan Gagavuzlar Anadolu’ya kabul edilmemiş, Türk olmayan fakat Müslüman olan Boşnaklar kabul edilmiştir.
Boşnak göçmenlerin, bilhassa sonraki nesillerinin gözle görülebilir bir özelliği, göç ettiği ülkeye aidiyet duygularını ulus kavramının doğal sonucu olarak Türk milli kimliği altında geliştirirken, gereksiz yere soyunda Türklük aramak, soyunu Türklüğe dayandırmak olagelmiştir. “Biz de Türk’üz” sözünde vücut bulan bu davranış için, zaman ve mekân koşulları göz önüne alındığında ‘olması gereken şey buydu’ denilebilir. Kuşkusuz bu durum salt Boşnaklara özgü de değildir, ancak bu yazı Boşnakları ele aldığı için burada Boşnaklar üzerinde durulması icap ediyor.
Göçmen psikolojisinin tipik bir yansımasıdır aslında bu, kökenini Türklüğe dayandırma itkisi. Bu davranışın temelinde başlıca, aidiyetlik oluşturma duygusu ve sosyo-ekonomik çıkarlar bulunmaktadır. Ancak bu aidiyetlik oluşturma şekli, bilimsel hiçbir veriyi baz almadan öne sürülen Türklük iddiasıyla olunca çarpık bir kimlik olgusu yaratıyor. Yeni nesillerin kimlik arayışı içinde olmaları, kafa karışıklığı yaşamaları bu saplantı hâlinden kaynaklanmaktadır biraz da. Aidiyet duygusunun milliyet üzerinden değil de, yurttaşlık üzerinden geliştirileceği vakit bu sorun bireysel nitelik kazanacak ve önemsizleşecektir.
Meselenin önem arz eden bir diğer noktası ise sosyo-ekonomik boyutu. Feodal-monarşik Osmanlı’nın halkına “tebaa” deniliyordu. Burjuva demokratik devrimini 1923′te gerçekleştiren yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin halkına ise “ulus” dendi. Kendini ulus-devlet olarak tanımlayan ve bu doğrultuda kendi milli burjuvazisini oluşturan Türk devletinin ideolojisi ise milliyetçiliğe dayanıyordu.
Balkanlar’dan gelen ve Türk olmayan, resmi dille ifade etmek gerekirse “akraba topluluklar”dan olan Boşnaklar ise, milliyetçilik ideolojisinin dışında kalamazdı. Bilhassa 1950′lerden önce göç eden Boşnaklar için durum buydu. Zaten bu ideolojinin dışında kalmak demek, yabancılaşmak anlamına gelirdi. İnsana, toprağa, ülkeye yabancılaşmak. Bu ideolojiyi sahiplenmek, sanayi ve ticaret burjuvazisi kesimlerinde statü sahibi olmak için de şarttı. Osmanlı’dan devrolan bir devletçi geleneği bulunan Boşnaklar böylece yeni sistemde de yerlerini almış oldular.
Günümüzde, Boşnak tekkelerinde okunan bir ilahiden kısa bir bölüm:
Dođi
Svijetla Konyo, slavna li si
Zbog imena Mevlanina
Riječ njegova poziv srca
Na svim tvojim je vratima.
Dođi, dođi! Dođi, dođi!
Gel
Ey şerefli Konya namın yücedir.
Mevlana’dan dolayı,
Sözü (Mevlana’nın) kalbinin çağrısı
Tüm kapılarındadır senin.
Gel, gel! Gel, gel.
“Konyalı Boşnaklar”a gelince… Hristiyanlığın artık var olmayan Bogomil mezhebine mensup olan Bosnalıların İslamiyeti kabulünde, daha Osmanlı Bosna’yı hakimiyeti altına almadan Anadolu’dan ve özellikle de Konya, Karaman gibi yerlerden misyonerlik faaliyetleri için Bosna’ya giden Bektaşi/Mevlevi dervişlerinin büyük etkisi olmuştur. Fakat ne bu yerlerden ne de Anadolu’nun diğer yerlerinden Bosna’ya hiçbir zaman iskân yapılmamıştır. En muhafazakâr tarihçiler bile o dönemde zorunlu iskâna tabi tutulan kitlelerin Kosova, Makedonya, Yunanistan, Bulgaristan gibi ülkelere yerleştirildiğini, Bosna ve dahi Sancak bölgesine ise Anadolu’dan insan yerleştirildiği yönünde arşiv ve tapu kayıtlarının bulunmadığını, yerleşmiş olsalar dahi bahsi geçen sayıda olamayacağını söylerler.
“Konyalı Boşnaklar”ın Konyalı olduğunu iddia etmeleri İslamiyeti Bosnalılara tanıtan bu dervişlerin ekseriyetle Konyalı olmaları sebebiyledir. “Konyalı Boşnaklar”ın köklerini Konya’da aramalarının bir sebebi de, geçmişte Hristiyan-Slav olduklarını kabul etmemeleridir. Bu da, tıpkı soyunu Türklüğe dayandırma ihtiyacı gibi, müslümanlığını da çok daha eskilere dayandırma güdüsünden kaynaklanıyor.
İşte “Konyalı Boşnaklar” hikâyesi özetle bu şekilde…
Erdem Sancaklı, Haber Boşnak: http://www.haberbosnak.com/genel/02/12/2011/meshur-konyali-bosnaklar/#.VIqiDjGsWGQ
ALLAH BÖYLE BUYURDU; BOŞNAK+TÜRK+İSLAM=MEHMETÇİK. KİMSE TARİHİN AKIŞINI TERSİNE ÇEVİREMEZ.