Nagihan Daut, Üsküp doğumlu. İlköğretim okulunu Tefeyyüz’de, liseyi “İsa Bey” imam hatip lisesinde, Üniversite eğitimini ise Kalkandelen Devlet Üniversitesi’nin Coğrafya Bölümünde tamamladı. | |
Okulunu, tek Türk ve başörtülü öğrenci olarak, Arnavutça’yı sıfırdan öğrenerek bölüm birincisi olarak bitiriyor. Diploma ödevi, “Çayır Belediyesi’nde kentleşme ve demografik değişim” konulu çalışma oluyor. Daut, ödevle alakalı çalışmalar yaparken, konunun tam da fıtratına göre bir iş olduğunu farkediyor.
Çalışmak, araştırmak, yeni şeyler öğrenmek ve ilmi planda hep ilerlemek onu mutlu ediyor. Nagihan, Yüksek Lisans çalışmalarına da devam ediyor. Coğrafya ve Turizm Alanında Master yapıyor. Bu sefer eğitim sürecindeki durak Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesi oldu. Güney Batı Asya Dini Yapılarının Coğrafi Dağılımı konulu master tezini savunuyor. Amacının değişik coğrafyalardaki 3 semavi dinin mabedlerinin sadece gözlerin değil ruhun da gıdası olduğunu kanıtlamak olduğunu söylüyor. Detaylı bir şekilde çalışılan konuyu savunurken profesörler heyetinden tam not almış. Daut şu an doktora çalışmaları için hazırlık yapıyor. “Beşikten mezara kadar” ilim peşinde olma düşüncesiyle çalışmalarına devam ediyor. Nagihan’la buluşup eğitim serencamını konuşurken “bizim girişimci ruhlara ihtiyacımız var” şeklinde konuştu. Adeta bu ifadelerinin canlı bir örneğini teşkil ediyor kendisi. Daut, bütün zorluklara rağmen yüksek bir direnç ve kararlılık göstererek başarı üstüne başarı elde etmiş ve gelecekte daha da büyük başarılara aday. Kendisiyle eğitim sürecine dair zorluklar, engeller, ümitler, başarılar, hedefler ve hayalleri konuştuk. Nagihan hanım, ilginç bir eğitim sürecinden geçtiğinizi görüyoruz. Liseyi de dersleri dışarıdan bitirmek suretiyle Makedonca dilinde bitiriyorsunuz, üniversite eğitimini ise Arnavutça olarak tamamladınız. Bir Türk ve bir başörtülü olarak bütün bu süreçlerden nasıl geçtiniz? Kolay değildi fakat bir şey istenildiği zaman başarmamak diye bir şey söz konusu olamaz. Başörtü konusunda ise, ne Kalkandelen Üniversitesinde ne de Üsküp Aziz Kiril ve Metodiy Üniversitesinde hiçbir zaman kötü muamele ya da ayrımcılığa maruz kalmadım. Tam aksine, Türk ve başörtülü olduğum için daha büyük bir saygısı vardı herkesin. Hiçbir zaman öteki olarak görmediler beni. Benim de farklı çalışmalara aktif katılım sergilemem ve onlardan uzak durmamam etkili olmuştur diye düşünüyorum. Ben şuna da inanıyorum. İdealiniz varsa ve eğer istiyorsanız gerçekten yapamayacağınız hiç bir şey yok. Evet, ben defalarca kötü muameleye maruz kalan arkadaşlara rastladım. Bu şekilde devam edemeyeceklerini söyleyip Türkiye’ye veya başka ülkelere gittiler. Dua da etkili olmuştur. Ben de kalabilirdim, hem Türk hem de başörtülü olarak. Bir de sağlam bir iradesi olmalı insanın. Öyle zanediyorum ki ben de bu yolda bir engele takılsaydım savaşırdım sonuna kadar ve hiç bir şekilde vazgeçmezdim. Ülkemi bırakıp İstanbul’a gitmezdim. Çünkü buraların bizlere ihtiyacı var. Ne zaman yıldızımız parlayacak hiç önemli değil. Temiz niyet ve kararlılık olduktan sonra amacımıza ulaşırız Allah’ın izniyle. Biraz da cesaret lazım galiba. Eğer Kalkandelen Üniversitesine yazıldığımda ben bu işi Arnavutça olarak nasıl başaracağım diye ümitsizliğe ve korkuya kapılsaydım başaramazdım. Ben sadece dua ile çok çalışmakla devam ettim ve başardım. Anadiliniz Türkçe. Lakin siz Arnavutça ve Makedonca dillerinde akademik çalışmalar yaptınız. Bunu avantaj olarak görüyor musunuz? Tabi, gerçekten insan ilme adanırsa, kader yoluna su serpiyor. Ben bu konuda kendimi gerçekten şanslı hissediyorum. Fakat, bu konuya değinmişken günümüzde Türk gençlerimizin, bizim arkadaşlarımızın çoğunun dil konusundaki zaafiyetinden bahsetmek istiyorum. Dil bilmek güç demek. Maalesef, zamanın çoğunu uydudan Türkçe yayınları izleyerek geçiren ve sonrasında da internetten aynı şekilde devam eden arkadaşlarımız, beraber yaşadığımız milletlerin dilinde basit bir diyalog bile kurmaktan acizler. Ki ben şahsi olarak bunu doğru bulmuyorum. Çalışmalarınızda kaynak sorunu yaşadınız mı? Kaynak olarak danışman hocamın kütüphanesini ve bu konuda bir derya olan İstanbul’daki kütüphaneleri kullandım. Dolayısıyla bu konuda hiç bir sıkıntı yaşamadım.Bu konuda Makedon araştırmacıların kitaplarına kaynak olarak öncelik tanıdım. Çünkü onların bu konulara nasıl baktıklarını öğrenmek istedim. Böylece meşakkatli fakat çok eğlenceli bir çalışma oldu. Birçok kişi size örnek alacak. Onlara neler tavsiye etmek istersiniz? Buralarda kalsınlar tek dileğim. Eğer ne istediklerini biliyorlarsa konu ne olursa olsun başaracaklarına eminim. Türk gençlerinin burada kalmaları lazım. Buradaki Türk kültürünü canlandırmak için hep beraber elele vererek güzel şeylere imza atabiliriz. Hem öğrenelim, hem de öğretelim. http://mk.zaman.com.tr |