“Üst üste yatan insanları unutmam çok zor, çok ağır bir görüntüydü. O gün, nasıl güçlü olduğuma ve o görüntülere nasıl dayandığıma inanamıyorum”
Bosna Hersek’te 1992-1995 yıllarındaki savaşta Sırp Cumhuriyeti Ordusu’nun Saraybosna’da 28 yıl önce pazar yerine düzenlediği saldırının tanıkları, yaşadıklarını hayatlarının sonuna dek unutamayacaklarını ifade ediyor.
Bosna Savaşı sırasında, 68 kişinin öldürüldüğü havan topu saldırısının düzenlendiği pazar yeri katliamının tanıklarından taksi şoförleri Esad Hadzimuratovic ve Husein Kurahovic, olaydan yaralı kurtulan Advija Mujaric ve yaralıların tedavisiyle ilgilenen Doktor İsmet Gavrankapetanovic, o gün yaşananları AA muhabirine anlattı.
Katliamın yaşandığı tarihte Saraybosna’da taksi şoförü olarak çalıştığını söyleyen 72 yaşındaki emekli Esad Hadzimuratovic, “Savaş yıllarında hem savaşıp hem de taksi şoförlüğü yapıyordum. Hayatta kalabilmek için hem cepheye gidiyorduk hem de çalışıyorduk. Çok zor dönemlerden geçtik.” dedi.
Markale pazar yeri katliamının yaşandığı gün, olay yerine çok yakın olduğunu belirten Hadzimuratovic, “Havan topu saldırılarının başladığını duyduk. O esnada topların şiddetiyle her yer sallanıyordu. Hızlıca bir binaya saklandık.” diye konuştu.
Sesler sona erince binadan koşarak çıktıklarını anlatan Hadzimuratovic, şöyle devam etti:
“Hemen Markale pazar yerine geldik. İnanılmaz bir sahneyle karşılaştık. Her yer darmadağın olmuştu. Hemen arabamı almaya gittim. Yaralılardan ikisini arabama taşıyarak en yakın hastaneye ulaştırmaya çalıştım. Yaralılardan birinin durumu iyiydi, ancak diğerinin boğazında büyük bir yara vardı. Onları hastaneye bırakıp hemen geri dönüp diğer yaralıları alıp tekrar hastaneye ulaştırdım.”
O günü, üzerinden 28 yıl geçmesine rağmen hiç unutmadığını belirten Hadzimuratovic, “Unutmak çok zor. Özellikle o gün ile alakalı konuştuğumda dün yaşanmış gibi hissediyorum. Çok zor zamanlardı.” ifadelerini kullandı.
Yine o yılarda taksi şoförlüğü yapan 76 yaşındaki emekli Husein Kurahovic de yaşadıklarını şu sözlerle dile getirdi:
“O gün cephedeydim. Sonrasında bana ait olan kafeye geldim. Pazara gidip birkaç eksik şeyi almak için yürüdüm. Arkadaşım Seid ile karşılaştım ve konuşmaya başladık. O anda çok yüksek bir ses duydum ve pazar yerinde insanların yerlerde yattığını gördüm. Çığlık sesleri her yerden geliyordu. Sonrasında ani bir sessizlik oldu. Koşarak arabamı almak istedim ama her yerde insanlar yatıyordu, cesetler ve yaralılar her yerdeydi.”
O kargaşada arabasını almayı başardığını söyleyen Kurahovic, “Hemen pazar yerine geri döndüm. Hayatta olduğunu fark ettiğim kişilere yöneldim ve arabama alarak hastaneye ulaştırdım.” dedi.
Kurahovic, “Üst üste yatan insanları unutmam çok zor, çok ağır bir görüntüydü. O gün, nasıl güçlü olduğuma ve o görüntülere nasıl dayandığıma inanamıyorum.” ifadelerini kullandı.
Markale pazar yeri katliamında yaralılar arasında olan Advija Mujaric, “O yıllarda pazarda çalışıyordum. Eşim cephedeydi. 3 çocuğum vardı. Onlara bakabilmek için çalışmak zorundaydım ve yine bu sebeple pazar yerine gelmiştim.” dedi.
Savaş yıllarının çok çetin geçtiğini ifade eden Mujaric, “Açlık yaşıyorduk. Sokaklarda bulduğum boş konserve kutularını toplayıp eve götürüyordum. Bu boş konserve kutularını ısıtıp içindeki artan yağı eritip, onunla pilav yapıyordum. Çok zor yıllardı.” açıklamasını yaptı.
Mujaric, “Katliamın yaşandığı dakikalarda, pazar yerinde oturuyor ve satış yapıyordum. Ani bir ses duydum, sonra bir aydınlanma oldu. Havan toplarının düştüğünü anladım. Herkes bir yöne doğru koşuyordu. Ben de kaçmaya başladım. Birden düştüm, yaralandığımı anladım. Her yerde insanlar vardı, kan bütün pazar yerini kaplamıştı. Bir kamyon gelip bizleri aldı ve hastaneye götürdüler.” diye konuştu.
Savaş yıllarında annesini ve kardeşini kaybettiğini söyleyen Mujaric, şunları kaydetti:
“Şubat ayından nefret ediyorum. Şubat ve mart ayları benim için çok zor geçiyor. Her yıl şubat ayında ölüp nisan ayında tekrar dirilmek istiyorum. Markale pazar yerine artık gelmek istemiyorum. Bana eski günleri hatırlatıyor.”
Saraybosna’daki “Abdullah Nakas” Hastanesi Başhekimi İsmet Gavrankapetanovic ise “5 Şubat 1994 tarihinde, nöbetçi olarak görev yapıyordum. Acil servisteydim. Öğlene doğru birçok aracın geldiğini gördük. Aniden 130’a yakın kişi getirildi. Birçoğu ağır yaralı ve parçalanmış cesetlerden oluşuyordu.” ifadelerini kullandı.
Gece gündüz demeden saatlerce yaralıları ameliyat ettiklerini belirten Gavrankapetanovic, “Bundan gurur duyuyorum. ‘Savaşların gerçek cerrahları doğurduğu’ sözünü o zaman daha iyi anladım. İçinde bulunduğumuz duruma rağmen tüm engelleri aşarak hizmet verdik.” dedi.
Kaynak: Son Haberler