Güvenlik güçlerinin, Suriye’nin kuzeybatısında Türk sınırına 20 kilometre mesafedeki Cisr El Şukur kasabasına büyük bir operasyon düzenlemesini bekleyen binlerce mülteci, devlet ve yardım örgütlerinin mülteci kampları kurdukları Türkiye’ye sığındı.
Türk Kızılayı Uluslararası Afet Tepki Dairesi başkanı Ali Akgül’e göre, güneydeki Hatay ilini Altınözü ve Yayladağı kasabalarındaki Suriyeli mülteci sayısı hafta başından beri arttı ve “her saat” büyüyor. 10 Haziran Cuma itibarıyla, rakam 2 bin 800’e ulaşmıştı.
SETimes’a konuşan Akgül, “Onları çadırlara yerleştiriyoruz, yemek ve giyecek veriyoruz. Bu anlamda bir sorunumuz yok. Şu anda Altınözü ile Yayladağı`da yaklaşık bin üzerinde çadırımız var ve şimdiye kadar herkese yetiyor. Önümüzdeki günlerde ne olacağı pek de net değil.” dedi.
Suriye’nin giderek daha merhametsiz hale gelen sindirme operasyonları, Türk hükümetinin Şam’da nüfuza sahip olmak için Suriye ile iyi ilişkiler sürdürmekle Suriyeli muhalefete destek gösterme arasında kalmasıyla, Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler açısından sınav haline geldi.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Esad rejimini kendini kontrol etmeye çağırırken, Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Mart ayı ortasından beri 1000’den fazla insanın öldüğü ve artmaya devam eden rejim karşıtı protestolar karşısında “şok terapisi” yoluyla reform çağrısında bulundu.
İktidardaki AKP’nin Hatay milletvekili Mustafa Öztürk, mülteci akınının devam etmesi halinde son derece ciddi bir insanlık sorunu meydana gelebileceğinden endişe ediyor.
Öztürk, “Ama insanlık adına kapımızı açık tutmak zorundayız. İnşallah kısa süre içerisinde Suriye’de durum iyileşir ve onlar da kendi ülkelerine döner.” dedi.
Partisinin politikasını destekleyen Öztürk, komşusunda demokrasiye verdiği güçlü desteğin altını çizdi. Milletvekili, “Türkiye olarak bu mesajımızı söylüyoruz Suriye`ye. Ama oradakı yönetim bu konuda geç kalıyor. Ya Suriye bizi dinler, ya da sıkıntılı bir devreye girer.” dedi.
Öte yandan şiddet olayları uluslararası camiada da yeni kınamalara yol açtı. BM Güvenlik Konseyi, Suriye’deki ayaklanmalarla ilgili olarak Fransa ve İngiltere tarafından dağıtılan ve Esad rejimini sivillere karşı güç kullanmakla kınayan bir kararı değerlendirmesine karşın, bu tedbirin Çin ve Rusya’dan sert bir direniş görmesi bekleniyor.
Türkiye Dışişleri Bakanlığı’ndan isminin gizli kalmasını isteyen bir yetkiliye göre, Ankara BM’deki tartışmayla ilgili tutumunu hala geliştirme safhasında. “Suriye hakkındaki politikamız en başından beri açıktı. BM tartışması hükümetin gündemine geldiğinde, BM kararı ne olursa olsun, onu değerlendiririz.”
Bakanlığın Stratejik Araştırmalar Dairesi’ne yıllarca başkanlık etmiş usta diplomat Murat Bilman, Batılı müttefiklerin Suriye’yi cezalandırmaya karar vermesi halinde, Ankara’nın hem Batıyla hem de komşusuyla olan ilişkilerini netleştirmesi gerektiğine inanıyor.
Ancak Bilman, Libya’da olduğu gibi Türkiye’nin tartışmanın dışında bırakılmasına karşı da uyarıyor: “Ama eğer batılı müttefikler bu defa da bize sormadan bir karar almaya çalışırsa, bu başka bir durum. Hiçbir ülkenin Türkiye’yi dışarıda bırakması kabul edilmez.”
Eski bir büyükelçi olan ve şu anda ana muhalefetteki CHP’den milletvekilliği yapmakta olan Onur Öymen, Ankara’nın bir tutum belirlemeden önce BM kararının kesin metnini görmesi gerektiğini belirterek, bu metinde hiçbir çifte standardın olmaması gerektiğini de ekliyor.
“Bu BM kararı Suriye halkı gibi başka halkların da menfaatine uygun olursa, insan hakların ve demokrasiye saygılı ve uluslararası toplumun insan haklarına karşı şiddete hiddetini dile getirirse onun yanında olmamız gerekir”.
Crown Center for Middle Eastern Studies postdoktora öğretim üyesi Joshua Walker da Türkiye’nin tepkisinin BM oylamasının karakterine göre değişeceğine inanıyor.
SETimes’a konuşan Walker, “Resmi tutum net bir şekilde Esad’a odaklı olmaya devam ediyor, fakat Suriyeli muhalefet gruplarına Antalya’da ev sahipliği yapmakla da sergilendiği gibi, sahnenin gerisinde kendilerini nihai sonuçtan bağımsız şekilde konumlandırıyorlar.” dedi.
Walker, “Türkiye Suriye’de olanlar konusunda kritik bir oyuncu olduğu için, Türk diplomatların BM’de son derece aktif bir rol oynadıklarını ve kendilerine düzenli olarak danışıldığını düşünüyorum.” diye de ekledi. Öğretim üyesi, Ankara’nın Esad rejiminin sınırı kapatma çağrılarına rağmen sınırlarını açık tutması ve mültecileri kabul etmesinin “işler kızışmaya devam ettiği takdirde özellikle izlenmesi gereken bir şey” olduğunu kaydetti.
Bu içerik SETimes.com için hazırlanmıştır.