Durmuş Arda-
Yıl 1984, Aralık ayının sonları…
Tüm dünyadaki Noel ve yılbaşı kutlamalarını fırsat bilen Bulgaristan’daki faşist zihniyet, Bulgaristan’da yaşayan Türkleri asimile etme kararını uygulamaya koyuyor…
Faşist zihniyet, bu uygulamayı, ilk önce Türklerin yoğun olarak yaşadığı Kırcaali bölgesindeki merkezden uzak küçük yerleşim yerlerinde deniyor…
Kırcaali’ye 30 km mesafede, civarın en büyük köylerinden ve sadece Türklerden oluşan Tosçalı köyü sakinleri, sıranın kendilerine de geleceğini bilerek, bu asimilasyon politikasından rahatsız olmaktadır…
Köy meydanında ve köy kahvesinde gruplar oluşuyor, bu uygulamaya nasıl bir tepki verilmesi tartışılıyor; bir grup eyleme katılmak isteyenlerin listesini yapıyor, diğer bir grup ise bu listelerin düşmanın eline geçer gerekçesiyle yırtılıp yok edilmesini istiyor…
Nihayet 23 Aralık günü, yapılan listeler yırtılıp, 24.12 1984 tarihinde Sütkesiği mevkiinde bulunan Belediye binası önünde protesto mitingi yapılması için kesin karar alınıyor; bu karara, komşu Hallar köyü temsilcileri Fehim Ömer, İsmet Abdüllaziz, Sami Ahmet’ de hemfikir oluyor…
23 Aralık Pazar günü, Sabri Kalaycı( Yılmaz), Duran Hüseyin, Recep Akif( Taşçı), Şaban Sadullah, Rıfat Ahmet (Dikme), İrfan Ahmet( Dikme), Salih Ahmet (Özertürk), Fahrı Rıfat, Aynur Ömer (Güler), Feyzi Mutaf, Duran Hüseyin, Mümin Akif (Taşçı), Salih Çolakoğlu, Şevket Aşçı, Fahri Rıfat, Hilmi Hacı Mehmet ve nice kahraman, 23.12.1984 günü, kendi Tosçalı köyünden çıkıp, dizlere kadar kar olmasına rağmen, çevresindeki Hallar, Karamustafalar, Çıraklar, Dedeler, Yusufpaşalar, Mustafacıklar, Haşallar, Ağmatlar köylerine giderek ve tabi o köylerden de katılanlarla birlikte kapı kapı dolaşıp halka, 24.12. 1984 tarihinde Sütkesiği mevkiinde protesto mitingi yapılacağı haberini duyuruyor…
24 Aralık Pazartesi günü, soğuk, kar, kış demeden on binlerce Türk,“ Biz Türk’üz, Türk kalacağız” sloganlarıyla Sütkesiği mevkiindeki Belediye binasının önüne toplanıyor…
Böyle genişkatılımlı bir direniş beklemeyen dönemin faşist zihniyeti, şaşkınlık içinde kalmış ve onların güvenlik güçleri de kalabalığı dağıtmak için silah dipçikleri, coplarla veya uzun namlulu otomatik silahlarla çevredeki ağaçların dallarına ateş açmışlarsa da halkı dağıtmakta başarılı olamamışlardır. Ancak Belediye başkanının telkiniyle halk, evlerine dağılmıştır…
Fakat ertesi günü, yüzlerce Türk tutuklanmış, işkence ile sorguya çekilmiş ve onlarcası da Belene kampına sürülmüştür.
Tosçalı’dan günlerce işkence edilerek sorgulandıktan sonra, Belene kampına sürülenler Başta Sabri Yılmaz (Kalaycı) olmak üzere, Mümin Çolakoğlu, Recep Taşçı, Duran Hüseyin ve Şaban Sadullah; Hallar’ dan Rıfat Yağcı ve Fehim Ömer; Karamustafalar’dan ise Adem, Tahsin, Yakup Yakupoğlu kardeşler olmuştur…
Ancak bu ilk Tosçalı kıvılcımında göstericilere silah çekme cüretini gösteremeyen faşist zihniyetinin canileri, bundan iki gün sonra “Öldür!” emri almışolacaklar ki, Kırcaali’nin diğer bölgelerinde yapılan gösterilerde, protestoculara uzun namlulu otomatik silahlarla ateş açarak ilk cinayetlerini işlemişlerdir…
26.12. 1984 tarihinde, Kirli yakınlarında, “ Bir Türk’üz, Türk kalacağız!” yürüyüşüne annesinin kucağında katılan ve konuşmayı yeni sökmeye başlayan 17 aylık Türkan bebek, Ayşe Molla Hasan ve Musa Yakup uzun namlulu silahlarla canice öldürülmüşlerdir ve onlarca protestocu da yaralanmıştır.
Yine 26 Aralık tarihinde başlayan ve ertesi 27 Aralık 1984 gününe sarkan, Mastanlı ve civarında yapılan “ Bir Türk’üz, Türk kalacağız!” mitinglerinde ve daha sonraki olaylarda, daha hayatının baharındaki 16 yaşındaki Mümin Ahmet, Yusuf Mehmet, Mustafa Ali, Abdülaziz Bekir, Mehmet Habil, Ali Osman Ali, İbrahim İbrahim, Mustafa İbrahim, Mustafa Osman canice öldürülmüşlerdir.
28 yıl sonra, geriye dönüp durum değerlendirmesi yapılırsa:
Bugün ilk Tosçalı kıvılcımının kahramanlarının hiçbiri memleketinde yaşamamaktadır; üç bin nüfuslu Tosçalı köyünde, bugün genellikle yaşlılardan oluşan 400 civarında nüfus yaşamaktadır; 500 İlköğretim çağındaki çocuktan, sadece 24 öğrenci kalmıştır, yani çocuk sayısı % 95 azalmıştır…
Kirli ve Mastanlı’da da durum farklı değildir…
Bursa’ya göç eden Türkan bebeğin ailesi, Bulgaristan’da yaşadıkları travmayı hala üstlerinden atamamışlardır. Türkan bebeğin babası genç yaşta vefat etmiş, 1986 yılında doğan ve aynı ismi taşıyan kız kardeşi Türkan ise, aile ortamından dolayı çağın gerektirdiği eğitimi alamamıştır…
Yine Bursa’ya göç eden Ayşe Molla Hasan’ın çocukları, çocuk yaşta annelerini kaybetmelerinin acısını üstlerinden atamamışlardır. Üstelik Bulgaristan’a, doğdukları köylerine ziyarete geldiklerinde ise, “araba hırsızlığı” suçlamasıyla devlet görevlilerince sorgulanıp hala baskı altına alınmaktadırlar…
Mastanlı şehitlerinin yakınlarının durumunun akıbeti de hemen hemen aynıdır…
Ne yazık ki, bugün, Kırcaali bölgesindeki mücadele adamları kovulmuş, faşist zihniyetinin kalıntıları ise hala görev başındadır…
Şehitlerin ve kahramanların savaştığı doğrultuda hiçbir şey yapılmazken…
Bugün, 90’lıyılların başlarında halkın baskısıyla yaptırılan kahramanlık ve şehitlik anıtları, bazılarının “Türk partisi” dediği, aslında yönetiminin neredeyse tamamının Türklere zulüm eden faşist zihniyetinin, yani eski DS ajanlarından oluşan ve onların yeni yetme beslemelerinin, beslenme yeri olması…
Olayın garip tarafıdır!
Kaynak: http://ajansbkose.blogspot.com/2012/12/toscal-ilk-killi-mestanl.html