Bulgaristan’da yaşayan Türkleri her yönüyle araştıran “Bulgaristan’daki Türkler” kitabı yayımlandı. Tarihçi, gazeteci ve bilim adamlarından oluşan 9 kişilik bir ekibin ortak eseri olan kitabın yayıncısı Antoni Georgiev, kitapta, geçmişi değil, bugünü anlatmaya çalıştıklarını söyledi. Georgiev, eserin bilimcilere de yardım edebilecek bir çalışma olduğunu vurguladı. Kitabın tanıtımı dolayısıyla Sofya’da bir toplantı düzenlendi. Antoni Georgiev, Bulgarlar ile Türkler arasındaki ilişkilerin karmaşık gibi görünse de Osmanlı’dan sonraki yıllarda en iyi düzeyde olduğunu söyledi. Georgiev, eserin bilimcilere de yardım edebilecek bir çalışma olduğunu vurguladı. Kitabın tanıtımı dolayısıyla Sofya’da bir toplantı düzenlendi. Antoni Georgiev, Bulgarlar ile Türkler arasındaki ilişkilerin karmaşık gibi görünse de Osmanlı’dan sonraki yıllarda en iyi düzeyde olduğunu söyledi. Savaştan sonra insanların birbirlerine karşı iyi bakmadıklarını belirten Antoni Georgiev, ancak Bulgaristan’da bunun tam tersinin gerçekleştiğini belirtti. Önyargıların temelinde karşıdakini tanımamanın geldiğini belirten Geogiev, kendisinin Bulgaristan’daki Türklerle ilk defa 90’lı yıllarda karşılaştığını, ancak şu anda yüzlercesini tanıdığını kaydederek, Türklerin Bulgaristan’da en misafirperver insanlar olduklarını vurguladı. Komünizm döneminde aşılanmaya çalışılan güvensizlik duygusunun bugün de sürdüğünü savunan Georgiev, Türklere karşı yapılan baskının karşı baskı doğurduğunu savundu. Georgiev, kitabı okuduktan sonra insanların birbirlerine karşı olan önyargılarının yıkılmasına yardımcı olacağını dile getirdi.
Kitabın zamanında çıktığını ve toplumun kendi komşularını daha iyi tanımalarına yardımcı olacağını savunan Radko Popov, Bulgarların, Türklerle uzun yıllar birlikte yaşadıklarını ve ortak bir çok noktanın bulunduğunu söyledi. İki toplumun Osmanlı döneminde 500 yıl birlikte yaşadığını, bu süre içinde sadece iyi komşuluk değil, karşılıklı alış verişler olduğunu aktaran Popov, komşulardan alınanlar ile kültürün, geleneklerin ve mutfak kültürünün daha zenginleştiğini ifade etti. Türkler ile Bulgarların yeterince iyi tanışmadığını belirten Popov şunları söyledi: ‘Şahsen benim çok Türk dostum var. Askerde iken etrafımdakilerin yüzde 80’i Türk idi. Babam da Hitrino’da eczacılık yapıyordu. Ben de çocukken Türk çocukları ile birlikte oynuyordum. Ben her zaman yakın ilişki içindeydim ve Türk komşularından çok etkilendim. Doğru ve çalışkan insanlardır. ’
Doç. Yordanka Bibina, Bulgarların, karışık ailelerin yoğunlukta olduğu bölgelerde Türkleri iyi tanıdıklarını ve bu tanımanın komşuluktan ileri geldiğini söyledi. Türklerin kendilerinin de yakınlaşmak için gayret göstermeleri gerektiğini savunan Bibina, birinin diğerini tanımaması durumunda bunun kolaylıkla manipule edilebileceğini, ülkede en iyi bir etnik modelin olabilmesi için karşılıklı tanışmanın şart olduğunu aktardı. Türklerin yoğunlukta olduğu bölgelere giden meslektaşları ile konuştuğunu ve aralarında görülmeyen bir duvar hissedildiğini ifade eden Bibina, arzusunun ne görünen ne de görünmeyen hiçbir duvarın kalmaması olduğunu kaydetti. Bunun da aracısız karşılıklı temas kurmaktan ve daha fazla tanışmaktan geçtiğini vurgulayan Bibina, doğrudan temas kurulamaması durumunda, temasın medyalar aracılığı ile kurulabileceğini, bunun da kolaylıkla manipule edilebileceğine dikkati çekti.
Türkiye’nin Bulgaristan Büyükelçisi İsmail Aramaz, eserde Bulgaristan Türklerinin çeşitli yönlerinin sürükleyici bir dille anlatıldığını belirtti. Kendisinin de kitaptan birçok şey öğrendiğini itiraf eden Aramaz, şunları söyledi. “Kitapta Bulgaristan Türkleri hakkında çok şey var. Tarihleri, kültürleri, yeme içme anlayışları, müzik dinleme alışkanlıkları, düğünleri, sünnetleri. Güreş geleneğinden tutun, Hıdrellez’e. Nişan geleneklerinden tutun manilere. Çok şey var kitapta. Bu kitabın, aslında geçen sene yayınlanmış olan Osmanlı Bulgaristan’ı kitabının ikinci cildi olarak düşünülmesi gerekir. Birinci cilt fiziki, ikinci cildi ise manevi mirasla ilgili bir kitaptır. Ama her halükarda bu miras Bulgaristan’ın insani mirasıdır. Arzumuz, Bulgaristan vatandaşlarının bu kitabı okuyarak, kendi aralarında yaşayan Türkler hakkında daha fazla bilgiye sahip olmaları. Bence bu kitap o amaca hizmet edecek nitelikte bir kitap.”
Erkan Tunca, Sofya, Bulgaristan Zaman