Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Kemal YURTNAÇ, Bulgaristan’da faaliyet gösteren Kırcaali Gazetesinden İsmail KÖSEÖMER’le bir söyleşi gerçekleştirdi.
– Kendinizi kısaca tanıtabilir misin?
– Adım Kemal YURTNAÇ, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlığına bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın başkanlığını yapıyorum. Daha önce İçişleri Bakanlığında 20 sene kadar kaymakam, vali yardımcılığı görevlerini yürüttüm. Sonra 4 sene Türk Dünyasıyla ilgili bakanın danışmanlığını yaptım ve en son Temmuz 2010 yılından beri de bu teşkilatın kurucu başkanlığını yapıyorum.
– Başbakanlığa bağlı bu yeni oluşumun görev ve hedefleri nelerdir?
– Bu kurumun üç temel ayağı vardır. Birincisi, sayıları 6 milyona yaklaşan yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız. Bunlar Türkiye’ye vatandaşlık bağı ile bağlılar, vatandaşlığımızdan çıkmışlar, ama yine de Türkiye’yle irtibatları var. Bunların Türkiye’de yaşadıkları sorunlar gerek yaşadıkları yerdeki sorunlar ve bunlarla ilgili sorunları devletin diğer kurumlarıyla, dışişleri bakanlıyla beraberce takip edeceğiz ve sonuçlandıracağız. Bizim kurulumuzun burada bir koordinatör görevi var, bu bölgeyle ilgili 20 tane kurum çalışıyor vatandaşlarımızın sorunlarıyla alakalı. Özellikle Avrupa ve Almanya’yı kastediyorum ki Almanya’da bu vatandaşlarımızın sayıları 3 milyonu buluyor. Diğer bir ayağımız Kültürel ve Sosyal İlişkiler Dairemiz. Yani tarih sahnesinde beraber olduğumuz, beraber yakın coğrafyaları paylaştığımız, aynı dili konuştuğumuz, aynı tarihi yaşadığımız, aynı dine mensup soydaş ve akraba diyoruz biz bunlara. Bunlarla uluslararası hukukun – bunun altını özellikle çizmek istiyorum, uluslararası hukukun müsaade ettiği şekilde, onların kültürel kimlikleriyle iki toplumun birbirleriyle köprü olma amacıyla, iki toplumun karşıdaki toplumlarla birbiriyle irtibatı sağlamak amacıyla, oradaki soydaş ve akrabalarımızla bizim devletimizle köprü yapmak, dolayısıyla o ülkelerle ilişkilerimizi olumlu yönde geliştirmek maksadıyla faaliyet yapacak bir birim. Diğer üçüncü bir birimimiz de yurtdışından getirdiğimiz üniversite öğrencileri var – sizin de okuduğunuz şekilde burslu öğrenciler. Buradaki amaç da şudur, bu 1992’den beri başlamıştır. Özellikle Balkan, Kafkas coğrafyasında ki toplumlarla bilgi, tecrübe paylaşımıdır. Bunun şimdi Afrika açılımı da oldu. Dolaysısıyla bu bölgeden 42 ve diğer bölgelerden de 125, toplamda 167 ülkeden Türkiye’ye üniversite öğrencisi geliyor. Bu öğrencilerin Türkiye’de eğitimlerinin olumlu bir şekilde başarıyla sonuçlanması ve okulları bittikten sonra da tekrar ülkelerine dönüp, ülkelerinde kendi insanına, kendi devletine hizmet etmeleri ve olursa da bizim ülkemizle kendi ülkesi arasında ekonomik, sosyal, tarih yönden köprü olmalarını sağlamak amacıyla bu projeyi de yönlendiriyoruz. Bizim teşkilatın üç tane temel vasfı bu olacak.
– Saydığınız bu coğrafyadaki sivil toplum örgütleri ve dernekler sizlerle beraber çalışmak için nasıl ve ne şekilde bağlantıya geçecekler?
Öncelikle şunu söylüyorum her zaman. Vatandaşlıkla bağlı olduğunuz devlet sizin devletinizdir. Buradaki yaşayan soydaş akrabalarımızı da Bulgar vatandaşı olarak biz kabul ediyoruz, onlarında öyle kabul etmesini ve kendi devletleri için çalışmasını istiyoruz. İlave olarak bir de kültürel bağları var insanların, kültürel olarak birbirine yakınlık duydukları toplumlar var. Türkiye de bu toplumlardan bir tanesidir Bulgaristan vatandaşları için, bunlarla irtibatta olarak beraber yapılacak ortak tarih, kültür birliğiyle medeniyet birliğiyle alakalı çalışmalar. Bu herhangi bir anma günü olabilir, bir toplantı bir bilgi şöleni olabilir, bu tür organizasyonların desteklenmesi, beraber faaliyet yapılması, dolayısıyla sadece toplumların değil, ülkelerin de birbirleriyle yakınlık hissetmesini sağlamak – tüm amaç budur burada.
– Devletimize bağlılığımız konusunda bir şüpheniz olmasın. Balkanlarla, Bulgaristan’la ilgili herhangi bir çalışma gerçekleştirdiniz mi, plan ve projeleriniz nelerdir?
– Biz, yeni kurulan bir teşkilatız. Bu Temmuzda bir yıl oldu çalışmalara başlayalı. Bu bir yılda ikincil mevzuat dediğimiz yasanın altını doldurmakla yani yönetmeliklerle, bakanlar kurulu kararları – bunlarla ilgileniyoruz. Bunları yapmadan da ne bütçeniz olabiliyor ne personel alabiliyorsunuz. Şu anda biz teşkilatlanma çalışmalarıyla uğraşıyoruz. Personel alıyoruz, bina ile ilgili çalışmalar yapıyoruz, tabi bunun yanında da bölgeyle Balkan olsun Kafkas olsun, burayla ilgili de şimdi Sayın Cumhurbaşkanımızın ziyaretinde olduğu gibi geliyoruz, bölgeyi tanımaya çalışıyoruz. Nihayetinde biliyoruz, ancak yerinde görmek, bu olaylarla beraber, toplantılarla beraber tanımak, devlet adamlarının riyasetinde tanımak bizim için daha avantajlı oluyor. Dolayısıyla çalışmalarımız önümüzdeki günlerde bilgi şölenleriyle, toplantılar olarak, çeşitli eğitim faaliyetlerini desteklemek olarak buradakilerine sunulacaktır.
– Anladığım kadarıyla başkanlığınıza bağlı kurumlardaki dairelerden birine bağlı olarak Bulgaristan masası da olacak. Oluşacak olası dil sıkıntısını önlemek için bu masada görevli arkadaşımız Bulgarca bilecek mi?
– Sadece Bulgaristan masası değil de genel itibarıyla Bakan masası var, Bulgaristan da onların içinde. Şimdi o konuya geçmeden önce şunu söylemekte yarar var. Biliyorsunuz ki, Türkiye’ye okumaya gelenler eğer Türkçe bilmiyorlarsa bir yıl TÖMER’e (Türkçe Dil Öğretimi Araştırma ve Uygulama Merkezi) gidiyorlar ve Türkçe öğreniyorlar. Bunun haricindeki çalışmalarla ilgili biliyorsunuz ki Türkiye’de bir de Yunus Emre Vakfı kuruldu. Yunus Emre Vakfı da Türkçe’nin öğrenilmesiyle ilgili çalışmalar yapıyor. Bu bölgede de bazı ülkelerde kuruldu bazılarında da kurulacak. Türkçe öğrenmek isteyen kişiler buraya başvururlar. Diyelim ki Türkçeyi bilmiyor, ama bizlerle beraber olmak isteyen kişilerle ilgili teşkilatımızın şöyle bir özelliği var. Her ülke masasında, o ülkenin dilini bilen insanlar çalışacak. Dolayısıyla o dediğiniz şekilde Bulgarca da önemli dil bu coğrafyada. Orta Asya’da Rusça önemli bir dil, Avrupa’ya geldiğimizde Almanca ve İngilizce önemli bir dil, Hollanda’da Felemenkçe önemli bir dil. Tabi ki uzman arkadaşlarımız bu dilleri iyi şekilde bilmek durumundalar.
– Yurtdışındaki Türklerden ne tür beklentileriniz var?
– Bizim beklentilerimizden ziyade, biz yurtdışındaki Türklerin beklentilerine cevap vermek için kurulan bir teşkilatız. Vatandaşımızın Türkiye’ye geldiğinde önüne bir sürü devlet dairesi çıkıyordu. Şimdi muhatapları biz olacağız, onların sıkıntılarına ve sorunlarına çözüm bulmak için nereye gitmeleri gerektiğini biz yardımcı olacağız. Vatandaşın tabi ki bizden de beklentisi var. Beklentisi ne? Onlara sahip çıkmamız, onlara destek vermemiz, onlara bulundukları ülkelerde mutlu yaşamaları, huzurlu yaşamaları için gerekli yasal çalışmalarda, hukuki çalışmalarda destek olmamız. Dolayısıyla karşılıklı bir yardımlaşma olacak. Biz vatandaşımızı kesinlikle yönlendirme pozisyonunda olmayacağız, vatandaşımızın istekleri doğrultusunda onlara hizmet eden bir birim olacağız. Bu arada Almanya’da göçün 50. yılı kutlama çalışmaları var. Bulgar vatandaşı olarak Almanya’ya da gitmiş inşanlar var, onlara da biz hizmetlerimizden bir sıkıntı oluşturmuyoruz. 50 yılda oluşan sıkıntıları ve sorunları nasıl yeneriz diye Ekim ayının sonunda Alman tarafıyla birlikte orada göçü konu alan bir bilimsel bilgi şöleni düzenliyoruz. Tabi biz yurtdışında yaşayan vatandaşlar derken biraz evvel de söyledim. Soy ve kültür birliği içerisinde bulunduğumuz diğer ülke vatandaşların da eğer orada ihtiyaçları, hizmetleri varsa bizim çalışmaların, onlara da biz desteği vereceğiz.
– Tüm Balkanlarda olduğu gibi Bulgaristan’da da yok olmaya maruz bırakılan Osmanlı eserleri var. Başkanlığınızın ortak tarihi mirası koruma konusunda ne tür çalışmalar yapacak, TİKA’nın verdiği benzeri hizmet verilecek mi?
– Bizim bina yapmak, onarmakla ilgili bir görevimiz yok. Biz zaten TİKA’yla Başbakanlığa bağlıyız. Dolayısıyla bu tür teknik ve kalkınma yardımı dediğimiz konular okul, yol, onarım, hastane, su getirme, aklınıza ne gelirse gelsin bunun adresi TİKA’dır. TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı) ülkemizin yüz akı bir kuruluştur. Bölgede özellikle tarihi değerlerimizin ayağa kaldırılmasında Sayın Başbakanımızın, devlet büyüklerimizin talimatıyla çok güzel çalışmalara imza atıyor. Bu çalışmalarını daha da hızla devam ettirecektir. Biz ancak yapılacak hizmetleri rapor edebiliriz, ama bunları gerçekleştirecek adres TİKA’dır, çeşitli sivil vakıflardır. Onlar kanalıyla çalışmalar yapılabilir. Tabi Bulgaristan’la uluslararası çalışmalar müzakereler yoluyla halledilir. Bir başka ülkede hizmet ediyorsanız bunun şartları neyse zaman içerisinde oluşturulabilir. İnanıyorum ki bağlamda Bulgaristan’da TİKA Ofisi açılabilir, açılması lazımdır da nihayetinde. Bir toplumdaki farklı unsurlar o toplumun zenginliğini oluşturur. Bu zenginlik insanın hayatına da renk katar, tat kadar – folkloruyla, yaşam tarzıyla, olaylara bakışıyla ki, bu bizim ülkemiz için de geçerlidir. Türkiye’deki farklı etnik gruplara, kendisini farklı ifade eden kişiler için de geçerlidir, burası için de geçerlidir. Bu nedenle biz günden güne Bulgaristan’la ilişkilerimizin daha iyi olacağı düşüncesindeyiz. Buradaki soydaşlarımızın da daha güzel bir ortamda yaşayacağını düşünüyoruz.
– Son olarak Kırcaali Haber okurlarına ve Bulgaristan’daki soydaşlarınıza ve Müslümanlara bir mesajınız var mı?
– Öncelikle şunu söylüyorum. Bir kere azınlık bir şekilde yaşamanın zor olduğunu biliyoruz, ama Bulgaristan Avrupa Birliği’nin üyesi olarak, kendisini demokratik haklar ve hukukun üstünlüğü prensibi çerçevesinde yasal yollara bağlamıştır. Bu da ileri demokrasilerin ulaşması gerektiği bir yoldur, yöntemdir. İşte demokrasilerde en önemli olay, azınlıkların haklarının hukuken garantiye alınmasıdır. Ben bu ortamda gerek soydaşlarımızın gerek genel itibarıyla Müslümanların haklarının hukuk garantisi altında olduğuna inanıyorum ve bunun böyle olması gerektiği inancını da taşıyorum. Demokratik toplumlarda yaşamanın en büyük özelliği insanların örgütlü olmalarıdır. Yani bunu gazete çıkararak fikir hürriyeti çerçevesinde çeşitli konuları dile getirerek, dernek ve sivil toplum örgütü kurarak, radyo, televizyon, dergi gibi araçlar kurarak toplumu daha birbirine yakınlaştırıp daha zengin hale getirmenin de yolunu bulmak lazım. Sizin gazeteniz de işte bunlardan birisini yapıyor. Tün soydaşlarımıza ve dindaşlara saygılar sunuyorum. Türkiye Cumhuriyeti devleti tarihsel sorumluluğu içerisinde herkesin yanındadır. Bu Bulgaristan için de bir zenginliktir, güçtür, bizim için de aynısıdır. Herkesi saygıyla selamlıyorum sizlere de başarılar diliyorum.
http://www.ytb.gov.tr/index.php/tr/anasayfa/1-manet/167-kircaali-gazetesi-roportaj